İsnat ve iddialara izahlı cevaplar-2

Ortada bir kitap var.

Sebil Yayınları arasında çıkan kitabın ismi "Sultan II. Abdülhamid Han"; yazarı Kadir Mısıroğlu. Bu kitabın baş taraflarında, Bediüzzaman Said Nursî hakkında olmadık yalanlar, iftiralar, karalamalar sıralanmış: Güya, "Nursî, devletin 40 bin altın parasını yemiş. Urfa'ya ölüm yolculuğuna çıkarken, arabanın yönünü Ankara'ya çevirmiş. Sultan Abdülhamid'in varislerini arayıp bulmuş, özür dilemiş, helallik istemiş, falan...

Bu kitap gibi, ortada tv programlarında aynı yönde yapılmış konuşmalar, internette dolaşıma giren videolar da var. Said Nursi hakkında aynı aynı mesnetsiz iddialar, haksız karalamalar defalarca tekrar edilmiş, durmuş.

Tesbit edebildiğimiz çoğu kulaktan dolma bilgilere dayanan o iddialara izahlı cevaplar vermeye devam ediyoruz.

İddia-2:

Daha sakalı çıkmamış, bıyığı terlememiş Said-i Nursî, Darülfünûn'da (İstanbul Üniversitesinde) konferans vermiş. Konferansta Sultan Abdülhamid'e hücûm etmiş. Padişah hakkında ulu orta yerde, fütûrsuzca konuşmuş "Nedir öyle koca sarayı tek başına işgal ediyor! Çıksın oradan! Ben orayı mektep yapacağım" demiş...

Tabiî, böyle konuşanı polisler almış, "Herhalde aklından zoru var" diye onu tımarhaneye atmışlar.

Said-i Nursî, tımarhaneden sağlam raporu alır. Hekimler dediler ki "Bu şahıs akıl hastası değil; sadece görgüsüz." Dar bir muhitte yetişmiş, onun için padişah hakkında böyle ileri-geri konuşuyor. Tımarhaneden sonra gelip padişahla görüşmek istiyor. Kemerindeki kamayı-silâhı çıkarmadığı için padişahla görüştürülmez. Dedik ya, Nursî anutinatçı, müddei, benliği şiddetli, kafa tutar, başkasının emriyle iş yapmaz, vesaire...

İzahlı cevap:

İddialara dair yazılan metinlerin, yapılan konuşmaların kaynağı babında "ondan-bundan duydum" diye isim geçen şahısların hiçbiri hayatta değildi. Hepsi de vefat ettikten sonra onlara isnaden bir şeyler anlatılıyor. Dahası, o şahıslar hayatta iken, böyle yalan-yanlış şeyler ne yazdılar, ne de anlattılar. Ortada bir delil yok. Dolayısıyla, Mısıroğlu'nun anlattıkları, hem esastan, hem usûlden yanlış ve hatalıdır.

Ama, zihinlerde soruların izi ve işareti kalmaması için, biz yine de meseleleri izaha çalışalım.

Bediüzzaman Said Nursî'nin önce tımarhaneye, ardından hapishaneye sevk edilmesi hadisesine dair sağlam ve güvenilir kaynaklar meydandadır ve araştırmacıların kolaylıkla ulaşabilecekleri arşivlerdedir. O kaynakların hiçbiri, hadiseyi iddia edildiği gibi nakletmiyor.

Hele, yazılarında ve konuşmalarında Sultan Abdülhamid hakkında hakaretvâri sözler sarf ettiği, yahut tahkir ve tezyif edercesine ileri-geri konuştuğu vaki değil. Esasen, Üstad Bediüzzaman'ın prensibi de değil. Zira, o, hemen bütün devlet adamlarının şahsî ve siyasî yönlerini birbirinden ayırmak sûretiyle değerlendirmelerde bulunuyor. Nitekim, Sultan Abdülhamid'in şahsı hakkında "veli derecesinde" ve "Şefkatli Padişah" ifadelerini kullanırken, onun devr-i iktidarındaki siyasî istibdada var gücüyle sille vurmaya çalışmıştır.