Her partide namazlı-başörtülü seçmen var

Seçim sürecini âfet bölgesinde geçiriyoruz. Olanı-biteni gözlemlerken, bir taraftan da halkın nabzını yakından tutmaya çalışıyoruz.Demokrasi tarihimizde ilk defa olmak üzere, garip olduğu kadar çapraz geçişlere ve marjinal ittifaklara şahit oluyoruz. 14 Mayıs gecesi tecelli edecek sonuç tablosunu, herkes gibi biz de merak ediyoruz. Normal bir seçim kampanyası, herkesin kendini, yaptıklarını ve yapacaklarını anlatmaya dayanmalı. Bu seçimde, bu sınır da ziyadesiyle aşıldı ve aşılıyor. Taraflar, kendi övmenin ötesinde daha çok rakibini kötülemeye, karalamaya çalışıyor. Bazı partililer, daha da ileri giderek, dini, dindarlığı ve her türlü mukaddes değeri adeta kendi tekelinde-inhisarındaymış gibi göstermeye gayret ediyor. Türkiye genelinde de varlığını hissettiren bu sakim kafa yapısı, Doğu-Güneydoğu taraflarında kendini maalesef çok daha keskin şekilde hissettiriyor. Bizzat şahit olduğum ürpertici bazı ifadeler şöyledir: Allah'ın gazabı, şu partiye oy verenlerin üzerine olsun. Şeriat-ı Muhammediye'nin gelmesi için, şu partiye oy vermek lazım geliyor. Şeriat başka türlü gelmez, gelmiyor. İman ve İslâm, oyumuzu şu yönde kullanmayı emrediyor. Vesaire... Siyasî taassup ve tarafgirlik, ne yazık ki bazı kimseleri bu derece "siyasî dalâlet" bataklığına saplamış. Çırpındıkça da batıran bir bataklık... Yine, tesbit ve gözlemlere dayalı olarak ifade edelim ki: Deprem ve âfet bölgesinde, mevcut siyasî parti ve ittifakların tamamında dindar, muhafazakâr, namazında-niyazında adamlar var. Ve elbette ki, başörtülü hanımlar mevcut. Partileri birbirine rakip, muarız ve tamamen zıt taraflarda-ittifaklarda yer almış olmasına rağmen, birlikte aynı camiye teravihe giden, aynı safta cuma namazı kılan, aynı hatim duasına iştirak eden, aynı mevlitte buluşan seçmenlerin varlığına birebir şahit oluyoruz. Daha açık bir dille ifade etmek