Demokraside ümit de tükenmez

Merhum Süleyman Demirel'in meşhûr "Demokraside çare tükenmez" sözünü duymayan, bilmeyen çok az kişi vardır.Biz de o söze bir nazire olarak diyoruz ki: Demokraside ümit de tükenmez. Evet, demokrasinin yerleşip kökleşerek çoğunluk tarafından sahiplenildiği bir toplumun geleceğine dair daima ümitvar olmak lâzım. Ümitsizliğe hiç hacet yok. Çünkü, demokratik rejimler, arasıra tökezlese de, kendini daima yenileyerek esaslı bir zeminde yoluna devam eder. Saltanat, krallık, hanedan gibi monarşik yapılar öyle değildir. Hanedan krize girdi mi, ülke de krize girer, hanedan çöktü mü, ülke de çöker gider. Bu kıyaslamaya göre, demokratik yönetim şeklini, beşeriyetin tekâmül ede ede geldiği en iyi, en ideal bir merhale olarak görmek mümkün. Her şeye rağmen, bazen zayıf, bazen güçlü olmak üzere Türkiye'de bir demokratik işleyiş vardır. Dahası, insanlarımızın ekseriyeti hakikaten hürriyet ve demokrasinin tadına ve erdemine varmış, iç dünyasında da bunu özümsemiş durumda. Bu seviyeyi küçümsemek, hele hele yok farz etmek hakkaniyetle bağdaşmadığı gibi, toplum vicdanı cihetiyle de nankörlük olur. Bir misâl: Avrupa geneline göre, Türkiye'de seçimlere iştirak oranı yüksektir. Bu durum, gelecek açısından sevindirici ve ümit vericidir. Ümit verici bir diğer misâl: TRT, AA ve YSK gibi resmî kurumlar seçimlerle ilgili taraflı, iktidar yanlısı veya eşitlikten-hakkaniyetten uzak tutum ve davranışlar sergiledikleri zaman, toplumun vicdanı bunu reddediyor. Hatta, vicdanlar yer yer isyan ediyor. Böyle şeyler olmaz, olmamalı diyerekten, iradesini izhar ediyor. Birinci ve ikinci İBB seçimlerinde o iradenin tecellisini çok bariz bir şekilde gördük. Demek ki, yaşanan bazı zorluk ve aksilikler karşısında ümitsizliğe, karamsarlığa kapılmamak lâzım. Özetle, demokrasi varsa eğer, çare de, ümit de var demektir. Şu dünyada dertsiz-tasasız insan olmadığı gibi, insanların iradesiyle teşekkül eden rejimler, sistemlerde de dertler, sıkıntılar, zaman zaman şiddetli krizler eksik olmaz. Bununla beraber, bilhassa demokrasilerde, sıkıntıların üstesinden gelmek, krizleri aşmak için mekanizmalar kurulur ve geliştirilir. Bu mekanizmalar, toplumun medenî noktadaki gelişmişlik seviyesiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu noktada, Üstad Bediüzzaman'ın tabiriyle "Millet-i mütemeddine" olan "Bahtiyar Alman milleti"ni iyi bir örnek olarak göstermek mümkün. Defalarca gidip birçok noktada incelemelerde bulunduğumuz Almanya'da, meselâ şu