Üstad Üstadı Anlatıyor - Üstad'ın kendini tanımlamaları

Üstad Bediüzzaman Said Nursi, "Maddî ve manevî bir sual münasebetiyle hatıra gelen bir cevaptır" başlığıyla, Emirdağ Lahikası 170 Nolu mektupta, önce soruyu sonra da cevabını vermiştir.

"Aziz, Sıddık Kardeşlerim! Deniliyor ki: "Neden nur Şakirtlerinin kuvvetli hüsnü zanları ve kat'î kanaatleri, senin şahsın hakkında nurlara daha ziyade şevklerine medar olan bir makamı ve kemalâtı şahsına kabul etmiyorsun Yalnız risale-i nur'a verip, kendini çok kusurlu bir hâdim(hizmet eden) gösteriyorsun"

Cevap olarak: "..Risale-i Nur'un öyle kuvvetli ve sarsılmaz istinat noktaları ve öyle parlak ve keskin hüccetleri var ki, benim şahsımda zannedilen meziyete, istidada ihtiyacı yoktur. Başka eserler gibi müellifin kabiliyetine bakıp, makbuliyeti ve kuvveti ondan almıyor."

Ve devamında: "...eğer şahsiyetim ona ehemmiyetli bir nokta-i istinat olsaydı, dinsiz düşmanlarım ve insafsız muarızlarım kusurlu şahsımı çürütmekle, nurlara büyük darbe vurabilirdiler..." ve "...Bu hakikat için, hem bu zamanda enaniyet ziyade hükmettiği için, haddimden çok ziyade olan hüsnü zanları kendime almıyorum. Ve ben, kardeşlerim gibi, kendi nefsime hüsnüzan etmiyorum... Şahsıma verdikleri manevî hediye olan kemalâtı, eğer hâşâ! ben kendimi öyle bilsem, olmamasına delildir. Kendimi öyle bilmesem, onların o hediyesini kabul etmemek lâzım geliyor." Hem kendini makam sahibi bilmek cihetinde enaniyet müdahale edebilir."