Benzer kelimeler üzerine (2)

İlk kelimelerimiz iktisad ve hısset kelimeleri. Bununla ilgili Üstad Said Nursî'nin bizzat başından geçen bir olaya baktığımızda konu açıklığa kavuşmuş olacaktır.

"Kaideme ve düstur-u hayatıma muhalif bir surette, bir talebem iki buçuk okkaya yakın bir balı, bana hediye kabul ettirmeye ısrar etti. Ne kadar kaidemi ileri sürdüm, kanmadı. Bil mecburiye, yanımdaki üç kardeşime yedirmek ve Şaban-ı Şerif ve Ramazan'da o baldan iktisad ile otuz kırk gün üç adam yesin ve getiren de sevab kazansın ve kendileri de tatlısız kalmasın diyerek, 'Alınız' dedim. Bir okka bal da benim vardı. O üç arkadaşım, gerçi müstakim ve iktisadı takdir edenlerdendi. Fakat her ne ise, birbirine ikram etmek ve her biri ötekinin nefsini okşamak ve kendi nefsine tercih etmek olan bir cihette ulvî bir haslet ile iktisadı unuttular. Üç gecede iki buçuk okka balı bitirdiler. Ben gülerek dedim: 'Sizi, otuz kırk gün o bal ile tadlandıracaktım. Siz, otuz günü üçe indirdiniz. Afiyet olsun.' dedim. Fakat ben kendi o bir okka balımı iktisad ile sarfettim. Bütün Şaban ve Ramazan'da hem ben yedim, hem lillahilhamd o kardeşlerimin her birisine iftar vaktinde birer kaşık verip, mühim sevaba medar oldu. Benim halimi görenler, o vaziyetimi belki hısset telakkî etmişlerdir. Öteki kardeşlerimin üç gecelik vaziyetlerini bir civanmerdlik telakkî edebilirler. Fakat hakikat noktasında, o zahirî hısset altında ulvî bir izzet ve büyük bir bereket ve yüksek bir sevab gizlendiğini gördük. Ve o civanmerdlik ve israf altında, eğer vazgeçilmese idi, bir dilencilik ve gayrın eline tama'karane ve muntazırane bakmak gibi, hıssetten çok aşağı bir haleti netice verir idi."1

İkinci örneğimizi Hakikat Çekirdeklerinden, izzet-i nefis tekebbür, zillet vakar, tevazu kibir" hakkında bir cümleyi alarak göstermek istiyorum, "Zaifin kaviye karşı izzet-i nefsi, kavide tekebbür olur; kavinin zaife karşı tevazu'u, zaifte tezellül olur. Bir ulü'l-emrin makamındaki ciddiyeti, vakardır; mahviyeti, zillettir; hanesindeki ciddiyeti, kibirdir; mahviyeti tevazu'dur. Ferd mütekellim-i vahde olsa kendi adına konuşsa, müsamahası ve fedakarlığı amel-i salihtir; mütekellim-i maalgayr olsa başkaları hakkında konuşsa, hıyanettir, amel-i talihtir. Bir şahıs, kendi namına hazm-ı nefs eder, tefahur edemez; millet namına tefahur eder, hazm-ı nefs edemez."2