Baba, çocuk ve terbiye

"Madem peder kimseyi değil, yalnız veledinin kendinden daha ziyade iyi olmasını ister; ona mukabil, veled dahi pedere karşı hak dava edemez. Demek vâlideyn ve veled ortasında fıtraten sebeb-i münâkaşa yok. Zîrâ münakaşa, ya gıpta ve hasedden gelir. Pederde oğluna karşı o yok. Veya münakaşa, haksızlıktan gelir. Veledin hakkı yoktur ki, pederine karşı hak dava etsin. Pederini haksız görse de, ona isyan edemez. Demek, pederine isyan eden ve onu rencide eden, insan bozması bir canavardır." (Sözler, s.583.)Pedagoji Derneğinin 9 Ocak 2014 tarihinde yayınladığı bir yazıya baktığımızda, şimdiki zamanda yaşayışlar ve algılar çok çeşitlenmeye başladı. Birçok kavram anlam değişikliğine uğruyor. "Baba" kavramını da anlam değişikliğine uğramış kabul edebiliriz. "Eskinin sert, duygularını ve sevgisini ifade edemeyen babalarının yerinde, şimdilerde, kimi zaman çocuğunun oyun arkadaşı olabilen, ama çoğu zaman çocuğun yanında ol(a)mayan, sağlıklı otoritesini yitirmiş babalar yer alıyor." deniliyor. Hâlbuki Üstad bu konuda ne diyor: "Baba ne kadar haksız da olsa, oğul, onun rızasını tahsil etmeye mecburdur. Oğul da ne kadar serkeş de olsa, baba, şefkat-i fıtriyesini ona karşı esirgemez ve esirgememeli." (Emirdağ Lâhikası-I, s., 166., 52.Mektup) Başka bir hüküm: "Babalar gittikçe evlerine ve çocuklarına yabancılaştı." Mesai saatlerinin uzaması, ekonomik zorluklar sebebiyle babalar daha çok çalışıyor ve çocuklardan uzaklaşıyor. Eve geldiğinde maddi ve manevi enerjisi bitmiş bir baba, çocuklarıyla vakit geçirmek konusunda isteksiz olabiliyor. Hâlbuki Hz. Peygamber'in (sav) dediği uygulansa ne kadar faydalı olur: "Babanın senin üzerinde hakkı olduğu gibi çocuklarının da hakkı vardır." (Mecmau'z-Zevâid, c.8, s.146) "Evdeki otorite