Adalet ve eşitlik
Adalet ve eşitlik, sıkça birbirinin yerine kullanılan ancak felsefî ve pratik olarak önemli farklar barındıran iki temel kavramdır. İlişkileri karmaşıktır; biri diğerini gerektirebilir ama her zaman aynı anlama gelmezler.
Genellikle söylenen veya istenen adalette eşitlik olmalı gerekir diyenler çoğunluktadır.
Peki, eşitlik olmazsa ne olur, acaba
Üstad Said Nursî, Münazarat adlı eserinde şöyle diyor: "Adaletin tevziinde dağıtımında adalet olmazsa, zulüm görünür. Bir hatır için bin hatır kırılmaz. Şiddet ayrı, hamiyet ayrıdır. Bir hodpesend bencil hakkı iltizam etse dayatmacı ve haksızca hak arasa, çokları haksızlığa sevk eder, belki mecbur eder."1
Aslında adalet ve eşitlik arasındaki ilişkide hakkaniyet terimini de düşünmemiz geliyor.
Hutbe-i Şamiye'de bu konu başka bir açıdan açıklanıyor: "Evâmir-i şer'iyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, evâmir-i tekvîniyeye mükevvenat, kâinat, tabiat kanunlarına karşı da itaat ve isyan vardır. Birincisinde mükâfat ve mücazatın ekseri ahirette ikincisinde, ağlebi çoğunlukla dünyada olur. Meselâ: Sabrın mükâfatı zaferdir; ataletin tembelliğin mücazatı sefalettir; sa'yin çalışmanın sevabı servettir; sebatın mükâfatı galebedir. Müsavatsız adalet, adalet değildir."2
Bu ilişkileri daha iyi anlamak için adaletin tarifine-çeşidine bakmamız gerekiyor. "Evet, adalet iki şıktır. Biri müsbet, diğeri menfidir. Müsbet ise, hak sahibine hakkını vermektir. Yani hakkaniyetli davranmaktır Şu kısım adalet, bu dünyada bedahet derecesinde ihatası vardır. ... adaletin şu kısmı, vücut ve hayat derecesinde kat'î vardır. İkinci kısım menfîdir ki, haksızları terbiye etmektir. Yani, haksızların hakkını, tazip ve tecziye ile veriyor. ... Ezcümle, kavm-i Âd ve Semûd'dan tut, ta şu zamanın mütemerrid kavimlerine kadar gelen sille-i te'dip ve te'ziyâne-i tâzip, gayet âlî bir adaletin hükümran olduğunu hads-i kat'î ile gösteriyor."3
Üstad Bediüzzaman, başka bir yerde de adaleti, adalet-i mahza ve adalet-i izafiye diye ikiye ayırıyor.
"Adalet-i mahza: 'Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesad çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir'4 ayetin mana-yı işarîsiyle, bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir ferd dahi, umumun selâmeti için feda edilmez. Cenab-ı Hakk'ın nazar-ı merhametinde hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selâmeti için, bir ferdin rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. Hamiyet namına, rızasıyla olsa, o başka meseledir." diyerek adaletin, herkes için eşit bir şekilde tatbik edilmesi gerektiğini söylüyor.