Husbil ile Husbilen!

Size bugün iki sıra dışı İsveçli kardeşten bahsedeceğim. İkisi de İsveç ve belki de Avrupa açısından birer ilk ve ne yazık ki trafikten çok, oldukları yerde"yatmak üzere" üretilmiş...Çok büyük umutlarla 1960'ların başında vizyoner bir İsveçli tasarımcının "hayali" idi. Söz konusu tasarımcı, otomobillerin çektiği bir karavanı "kendi kendine gidebilen" bir hale sokmak istiyordu. 1963 yılında, uzun uğraşlardan sonra projesini tamamladığında, onunla yolculuklara çıkma hayalini gerçekleştiremedi... O yüzden hayatının neredeyse tamamını, bir orman kenarında "av kulübesi" olarak geçirdi. Daha sonraları sahibi bir başka karavan yapınca tamamen unutuldu, yılların birikimiyle paslanıp tozlandı, hatta tavanı, üzerinde biriken karlar yüzünden çöktü, parçalandı. Tam da "yakılmak üzereyken" bir grup gönüllü, onu "ölümden" çekip kurtardı... Yeniden hayata döndü ve şimdilerde kardeşiyle birlikte dünyanın en ünlü "motokaravanları" arasında adı geçiyor. Söz konusu araç, Saab 92H (Husbil) olarak biliniyor. Kardeşiyse Saab 95H (Husbilen) diye anılmakta. Her ne kadar ikisi de bugün artık yaşamayan "Saab" markasını taşısa da, İsveçli üreticinin elinden çıkmış değil. Hatta Saab'ın portföyünde bile böyle bir şey olmadı. Ancak her ikisinin de DNA'sında ve temelinde iki farklı Saab yatıyor. Saab markasını taşımalarının nedeni de bu...Nehirden geçemeyince...Tatil yapmayı, kamp kurmayı seven bir karavan tutkunu olan İsveçli tasarımcı Torsten Johannesson, ailesiyle birlikte gittiği Norveç seyahatinde adeta beyninden vurulmuştu. Nitekim otomobilinin çektiği karavan, sığ bir bir nehirden geçmeye çalışırken saplanıp kalmıştı. Bu da tatilinin zehir olması anlamına gelmişti...Johannesson, acilen kafasında bir proje oluşturdu. Araçla çekilebilen bir karavanı, otomobille "bütünleştirecek" ve bir tür "kendiliğinden gidebilen karavan" yaratacak, tatillerine bundan böyle onunla çıkacaktı. Ancak bu, kesinlikle "motor ev" konseptli olmayacaktı. Kısacası denenmemiş bir şey yapıyordu. Projesi için de, bir dönem ülkesinde hayli popüler olan otomobillerinden birini seçmişti. Saab 92... 1700 saat emeğin ardından 1963'te 92H hazır durumdaydı.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6779205;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6779205;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarlevent-kopruluhusbil-ile-husbilen-6779205' });Ancak yanlış olan bir şeyler vardı. Nitekim önden çekişli Saab 92'nin iki silindirli ve iki zamanlı motoru, sadece 25 HP güç üretebiliyordu. Yani aracın bunca ağırlıkla değil seyahatlere gitmesi, neredeyse kendisini yürütmeyi becermesi bile hayli zordu. Aracın "teknik muayeneden geçememesi"