Türk Dünyası Birliği

FETÖ'nün Türkçe Olimpiyatları, Türk Dünyası adına asıl yapılması gerekenleri yaptırmamak ya da en azından geciktirmek için yapılmış başarılı bir göz boyama, bir illüzyondu. İstanbul'da organize edilen bu olimpiyatlardan birine ben de katılmış, okunan şiirleri, söylenen şarkıları gözyaşları içinde dinlemiştim. Sahne arkasına geçip yarışmacılardan birkaçıyla görüşeyim, başarılı alanları tebrik edeyim, dedim. Büyük bir hayal kırıklığı ile yerime döndüm. Çünkü yarışmacıların okudukları şiir veya söyledikleri şarkılardan başka, iletişim kuracak kadar dahi Türkçe bilmediklerini gördüm. Amerika'da bulunduğum bir dönemde, Dünya Bilgi Olimpiyatlarının en üst düzey yetkilisiyle tanışmıştım. Bir Türk işadamının evinde akşam yemeğinde beraber olduk. Bize uzun uzun söz konusu olimpiyattan bahsetti. Yarışmaların kaç dille yapıldığını sordum, beş dille diye cevap verdi ve hepsini saydı. "Türkçe niye yok" diye tekrar sordum. Sadece yok ve başka bir gerekçesi de yok, dedi. Eğer, dedim, altıncı yarışma dilini Türkçe yaparsanız, önümüzdeki dönemde size ev sahipliği yapabiliriz. Şaşkın şaşkın yüzüme baktı, müstehzi bir eda ile cesaretinize hayranım, dedi. Fakat biraz sohbetten sonra teklifimin kuru bir cesaret olmadığını anladı, dediğinden geri döndü ve benden özür diledi. Dünyada üç yüz milyon insanın konuştuğu köklü bir dilden bahsediyoruz. Eğer konuşulan bütün lehçelerden bir sentez yapılabilirse Türkçe, Arapçadan sonra dünyanın en zengin dili olma potansiyeline sahip bulunuyor. Böyle bir senteze ihtiyaç da var. Özellikle dilimizin iyice kısırlaştırıldığı günümüzde. Bu konu üzerine düşünen, çareler arayan ilim adamlarımızdan biri rahmetli Teoman Duralı'ydı. Kendisiyle saatlerce süren uzun bir sohbetimiz olmuştu. Bir araştırma merkezinin kurulması taraftarıydı. Adının da Fatih olmasını istiyordu. Ben de aynı düşünceleri