Özetle birkaç başlık

Sürekli yağan bereketli yağmurlar vesilesiyle İstanbul'daki barajların doluluk oranı sevindirici ölçüde arttı. İnşallah kuraklık ve susuzluk tehlikesi kısmen atlatılmış oldu. Olayların diliyle yorum yapacak olursak, bu bereketli hal, önümüzdeki yerel seçimlerde İstanbul'un el değiştireceğine, CHP'den kurtulup Cumhur İttifakı adayına geçeceğine bir işaret ve bir beşarettir. Çünkü CHP demek, tarihin şehadetiyle kıtlık, kuraklık, kuyruk demektir. Eğer, CHP adayı tekrar kazanacak olsaydı, onlarla gelen kıtlık ve kuraklık devam ederdi; yağmur yağdığına, barajlar dolduğuna göre tehlike atlatılmıştır. Yani İstanbul tekrar en hayırlı şehreminine kavuşacaktır.

PKK on iki aslanımızın canına kıydı, onları şehit etti. Bedelini çok daha ağır ödediler; şehitlerimizin kanı yerde kalmadı; fakat bütün PKK çapulcuları öldürülmüş olsaydı yine tek Mehmetçiğimize bedel olmazdı. Hepsinin leşlerinin yere serileceği günleri de çok yakında göreceğiz.

Meclisteki ortak kınama bildirisine dört parti imza attığı halde CHP ve DEM Parti imza atmadı. Böylece kimliklerini, bir kez daha deşifre etmiş oldular. DEM Partinin açılımı Demokrasi ve Eşitlik Partisiymiş. Açılımı böyleyse kısaltılmış hali DEM mi DEP mi olmalıydı Bu kısaltma bilerek, isteyerek, düşünülerek yapılmıştır. Maksat da DEM kelimesinin çağrışımlarıyla motive olmaktır. Kelimenin zaman anlamına gelen şekli bir paravanadır. Asıl kasıtları, kelimenin Arapça karşılığıdır. Arapçada dem kan demektir. Bu kısaltmanın isim babası belki belli ki FETÖ elebaşıdır. Böylesi her yere çekilebilecek kelimeleri kullanmayı o çok iyi bilir. Onların kastı Mehmetçiğin kanıdır. Ne ki kendi kanlarında boğulacaklar. Kader bazen insana kendi akıbetini işte böyle söyletir.

Gazze'nin direnişi üç aydır fasılasız devam ediyor. İsrail, bütün Siyonist güçleri de arkasına almasına rağmen, yaptığı insanlık dışı katliamla bir sonuca varabilmiş değil. Bu arada PKK ve uzantılarını devreye sokarak Türkiye'nin manevra kabiliyetini sınırlandırma ve Filistinlilere olan desteğini asgariye indirme peşinde. Hâlâ Türkiye gerçeğini okumaktan çok uzak bulunuyorlar. Türkiye, Allah'ın izniyle hem PKK hem FETÖ hem de İsrail'le aynı zamanda baş edecek güçtedir. Yakın bir gelecekte cümlesini birden hak ile yeksan ederek kendi gerçekliğini bütün dünyaya gösterecektir.

Bu arada ABD yaptıklarının sürdürebilir bir siyaset olmadığını artık anlamış durumda. Çok uzak olmayan bir gelecekte ABD bu üç kamburu sırtından atacaktır. İsrail, FETÖ ve PKK üçlüsü yerlerde sürünecek ve şimdilerde kendilerine hamilik edenlerin hiçbirinden destek bulamayacaklardır.

Dünyanın dört bir yanına yayılmış FETÖ'nün çıbanbaşları yedikleri manevi darbelerin sersemliğini yaşadıklarından, tabanlarında kendilerine karşı gelişmekte olan tam güvensizlik halinin getireceği önlenemez tepkilerin hesabını yapmaktan bile gafil durumdalar. Aynı akıbet bizzat FETÖ elebaşı için de geçerli. Yediği her manevi darbe aklını başına getirmesi gerekirken, nasıl bir mekr-i ilahi ile kuşatılmış ki bu darbeler onun gafletini ve sarhoşluğunu artırıyor, bu millete olan kinine kin, nefretine nefret katıyor.

Bu gün için cemaatleşme, tefrika ateşine, ayrılık fitnesine odun taşımaktır. Kişiler, manevi donanım adına istedikleri kaynaktan istifade edebilir, onunla ruhlarını, kalplerini, his ve duygularını inkişaf ettirebilirler. Bu tercihlerinde yanlış olan bir durum yoktur. Yanlış olan, mevcut kaynak birliğini ayrıca cemaatleşmeye harç yapmak, onunla cemaat oluşumlarının varlığını sürdürmektir. Yanlıştır, çünkü cemaatleşmek, ümmet olma şuurunun önündeki en büyük engeldir. Ümmete giden yolu tıkamak, kendi küçük varlığının çeperinde dönüp durmaktır. Daha yanlışı ise, dönüp durduğu küçük çeperi, tüm ümmeti temsil eden büyük daire sanmaktır.