Ona medyunuz
LATİF ERDOĞAN
Dünya tarihinde hakkında en çok araştırma yapılan, eser yazılan, ansiklopedilere konu edilen, şiirlerde tema olarak işlenen şahsiyet hiç şüphesiz Efendimizdir. Dost- düşman binlerce ehl-i kalem bu konuda kitaplar yazmış, risaleler telif etmiş, şairler şiir söylemiş ve hepsi de onu tanıtmaya, anlatmaya çalışmıştır.
Siyer ilmi, onun baştan sona yaşadığı hayatı sahiplenmiş, müstakil bir ilim dalı olarak bütün yönleriyle ve tafsilatıyla onu anlatmanın gayretine düşmüştür. Hadis ilimi, onun sözlerini, fiillerini, hatta susuşlarını ayrı ayrı kategorilere ayırarak, benzeri görülmemiş bir ilim dalı oluşturmuştur. Hadis usulü sırf onun sözlerini değerlendirme adına ihdas edilmiş bir başka ilim dalıdır. Fıkıh ilmi, onun yorumlarına öncelik vererek köklü bir ilim dalı olmuştur. Tefsir ilminin en öncelikli ana damarı olan rivayet tefsiri, ondan yapılan nakil ve rivayetlerle gelişmiş bir başka ilim dalıdır.
Diğer peygamberler de dahil, varlığını bütün beşeriyete onun kadar hissettiren ikinci bir şahsiyet yoktur. Buna bütün siyasi liderler, bütün askeri dahiler, bütün ilim, fikir ve düşünce adamları, bütün filozof ve akademisyenler, bütün tasavvuf büyükleri, bütün evliya ve asfiya seçkinleri de dahildir. Bunlardan pek çoğu daha yaşadıkları asırda unutulmuş, diğer bir kısmı birkaç asır hatırlanabilmiş, bir kısmının dedikleri çok sınırlı bir zaman dilimine sıkışmış kalmış, bir kısmının şöhreti devam etse de ne sözlerinin, ne de yaptıklarının bir etkisi kalmıştır.
Halbuki o, bir benzeri görülmeyen şekliyle, aradan bin beş yüz sene geçmesine rağmen kalplerdeki, gönüllerdeki mümtaz yerini korumakta, dünya nüfusunun en az beşte biri tarafından namazlarda, dualarda onun mübarek adı yad edilip anılmaktadır. Her yıl milyonlarca mümin onun nurlu kabrini ziyaret etmekte, mescidinde namaz kılmanın faziletine ermek için yarışmaktadır.
Daha hayatta iken, kendisi için seve seve canını verecek binlerce insan etrafında sevgi halesi oluşturmuştu. Fakat o, bütün bu kışkırtıcı sevgi, muhabbet ve hürmet fırtınaları karşısında bile ilk günkü vakar ve ciddiyetinden, ilk günkü tevazu ve mahfiyetinden zerrece taviz vermedi. İnsanların ona olan bağlılığını, güvenini asla ve hiçbir zaman istismar etmedi; tam aksine engin şefkatiyle ve fazlasıyla mukabelede bulundu. Hiç kimseyi hakir görmedi, küçümsemedi, hiç kimsenin hakkına el uzatmadı; sürekli veren el oldu, alan el olmadı.
Ben ilmin medinesiyim, buyurmuştur. Halbuki o sadece ilmin değil bütün faziletlerin, bütün yüce değerlerin şehri, medinesidir. Kim ve hangi fazilet ve değer konusunda bir rehber, bir kılavuz ararsa en zirve noktada mutlaka onu bulmak zorundadır.
Elbette, her hali mucize değildi. Çünkü o, bütün insanlara her konuda örnek olmak durumundaydı. Fakat, ferdi, ailevi, içtimai her başarısı bir mucizeydi. Başka türlü söz konusu başarılarının izahı mümkün olamazdı.