Gayret

Gayret, pozitif kıskançlık, demektir. Türkçemizde hem hasedi hem de gayreti kıskançlık kelimesiyle karşıladığımızdan mutlaka bu durum anlam karışıklığına sebep olmaktadır. Halbuki haset ile gayretin hiçbir mana yakınlığı yoktur. Gayret, sevgiyle örülmüş koruyucu duvar ve üstün değerlere bağlılıkta gösterilen aşırı duyarlılıktır. O, idealize edilmiş hakikatin gerçekleşmesi ve sürdürülmesi uğruna her türlü imkanı aşkla, iştiyakla, azimle, kararlılıkla ve büyük bir onur bilinciyle seferber etmektir. Gayre için saygı şarttır, ödünsüzlük temel ilkedir, gönüllülük esastır, devamlılık elzemdir. Etik olarak gayret, bireysel ve toplumsal ahlaki değerlerin namus şuuruyla korunması ve geleneklere kodlanmış genlerle nesilden nesle intikali hadisesidir. Onun olmadığı yerde değer korumasından, değer intikalinden bahsetmek abestir. Sosyokültürel bağlamda ise onu, din, vatan ve millet kavramlarıyla terkip ederek şu şekilde ifade mümkün: Gayret-i diniye: Kişinin, dinin buyruklarına eksiksiz ve kesintisiz itaati; bireysel tercihlerini dinin normlarından yana kullanma kararlılığıdır. Bu anlamda gayret, içselleştirilmiş dini değerleri hem nicelik hem de nitelik yönleriyle ve maksimal düzeyde sürdürebilme niyeti, azmi, doğallığıdır. Afaki-enfüsi olumsuz uyarıların bütününe karşı anında verilen koruma, kollama refleksli fıtri tepkidir. Dogmatik yanımızın, yani inançlarımızın, ön kabullerimizin, haklarında tartışma açmaya ihtiyaç duymayacak ölçekte gerçekliklerini özümüzde bulduğumuz, duyduğumuz doğrularımızın gözcüsü bir sahiplenmedir.