Dost istersen Allah yeter
İstemek insanda yaratılıştan gelen fıtri bir duygu. Önemli olan neyi, nasıl, kimden isteyeceğimizi bilmek. İstemeye keyfiyet kazandıran da bu.
İnsan kimseden bir şey istememeyi ilke edinmeli. İsteyecekse istemeyi verenden istemeli. Zaten O, isteneni vermeyecek olsaydı istemeyi vermezdi. O'ndan isterken, himmet ali tutulmalı, her şeyin en iyisi, en temizi, en hayırlısı istenilmeli. Padişah huzurunda kuru ekmek dilenilmez
Dost, insanın kendi varlığı kadar varlığına muhtaç olduğu varlık. Onu istemek, onu talep etmek en temel ihtiyaç. Dost istemek, dost aramak ihtiyacı, onu gerçek mahallinde kullanmak üzere verilmiş ulvi bir duygu. Bu duygu ancak en ulvi maksada kavuştuğunda yerli yerinde kullanılmış ve israf edilmemiş olur. Allah'tan başka hiç kimsenin, hiçbir varlığın bu mümtaz boşluğu hakiki manada doldurması mümkün değildir. Öyleyse dost arayan O'nu aramalı, onu bulmalıdır.
"Canlar canını buldum bu canım yağma olsun Assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtımDost vaslına ulaştım gümanım yağma olsun- Taalluktan üzüştüm ol dosttan yana uçtum Aşk divanına düştüm divanım yağma olsun Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin Ballar balını buldum kovanım yağma olsun(Yunus)
"Allah iman edenlerin dostudur; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlerin dostları ise şeytani güçler olup onları aydınlıktan karanlıklara sürüklerler. Onlar cehennemliklerin yoldaşlarıdır ve orada ebedi olarak kalacaklardır." (Bakara, 257)
Ayette, müminler denilmeyip iman edenler denilmesi, imanın sürekli yenilenmesine bir işaret ve remizdir. İman yenilendikçe güç kazanır, taklitten tahkike yükselir. Sonra da tahkikin binlerce derecesinde mertebe kazanır. İlmel yakin, aynel yakin, hakkal yakin kategorik anlatımıyla ifade edilen ve kendi içinde binlerce yükselişi bulunan keyfiyetlerin hepsinde mesafe kat eder."Yuhrucuhum" ile başlayan fiil cümlesi sürekli yenilenmeyi ifade ettiğinden bu mesafe kat edişlerin hepsinde bir önceki hal bir sonrasına göre karanlığı andırır. Allah, dostu olduğu iman ehlini her defasında bir önceki zulmetlerden nura çıkarır ve bu sonsuza kadar hep böyle devam eder. İmanda terakkinin sonu yoktur. Terakki esnasında her mümin, bir sonraki hali yaşayınca bir önceki halinden hicap duyar, tövbeye sarılır.
Kafirlerin dostu yoktur. Onlara dost görünenler aslında onları cehenneme hem de ebedi kalacakları cehenneme sürükleyen şeytani güçler, yani tağutlardır. "Bu böyledir, çünkü şüphe yok ki, Allah iman edenlerin dostudur ve yine şüphe yok ki, kafirlerin dostu yoktur." (Muhammed, 11) ayeti bu hakikati hükme bağlamaktadır.
Dost istersen Allah yeter. Çünkü O dost olduğunda bütün dostları da sana dost olur. O, dost olmadığında bütün zahiri dostluklar, anlamsız kalır.
"Şüphesiz benim dostum, Kitabı indiren Allah'tır. O bütün salih kulların da dostudur" (Araf, 196) ayetinin işaretiyle; "Ve Allah İbrahim'i dost edindi" (Nisa, 125) ayetinin sarahatiyle, Allah iman edenlerin dostudur; fakat her iman eden O'nun dostu değildir. O'nun dostluğu salahat şartına bağlıdır. Allah'ın kendisine dost kabul ettiği iman ehline ise veli, çoğulu evliya, denilir. İşte onlar için artık korku ve hüzün yoktur.(Yunus, 62)