Bu mefkure ve FETÖ

Hayatta en büyük hakikat imandır. İmanın olmadığı yerde ne haktan ne de hakikatten bahsetmek imkansızdır. İman, inkar etmemek değildir. O bizzat var olması gereken ilahi bir nur, varlığa gerçek varlığı bahşeden, varlığı yokluğun zifiri karanlığından kurtarıp görünür hale getiren ilahi bir ışıktır. Ezeli ve sermedi bir nasipten, iman denen yağmadan bahsediyoruz. Varlığı ya da yokluğu, iki cihan varlık veya yokluğunu istila eden bu ezeli ve sermedi nasip kimin bahtına düşmüşse o, dünyasını da ahiretini de mamur etmiş, kimin de bahtı bundan mahrum kalmışsa, dünya ve ahiretini viraneye çevirmiştir. Kazanmak adına bundan daha büyük saadet, kaybetmek adına bundan daha kötü hüsran olabilir mi Abideleşmiş her şahsiyetin, efsaneleşmiş her milletin ve hele ilim, ahlak, adalet ve dine ait bütün muhtevanın, yine bir bütün halinde, fert ve cemiyette aksetmesi manasına gelen gerçek medeniyetin, terbiye, teşvik ve tekevvününde, bu ezeli nasibin asla ödenemez bir hakka sahip olduğu inkar edilebilir mi Sadrını kainat mabedi haline getirmiş veli yapılı bahtiyar kulların, mağrip ve maşrık hudutlarını çoktan aşmış engin müsamahalarını ve aktif nur halinde ışıldayan sabırlarını sürekli besleyen ve destekleyen bu ezeli nasipten başka ne olabilir İman, kalbin tasdikinden başlayarak, ruh, duygular ve vicdan yönümüzün bütününde ikrara kadar uzanan çizgide, mertebe farklarıyla birlikte, bütün fazilet ve erdemin doğurucu ve doyurucu biricik kaynağı; ve ayan-ı sabiteden şu içinde bulunduğumuz şahadet alemine kadar, vücutla bezenmiş bütün alemlerin en birinci zuhur ve yaratılış hikmetidir. Dolayısıyla, bizim mefkuremize de, şekle ait teferruatları bir tarafa bırakarak, asıl ve usareyi işaretleme mevkiinde bir tarif getirmek icap ederse, buna, sadece ve tek