Biz ve dünyayı aldatanlar

Libya, binlerce insanın öldüğü, binlercesinin de kayıp olduğu bir sel felaketi yaşadı. Fas, yedi şiddetinde bir depremle sarsıldı. Üç bine yakın ölü, sayısı henüz tespit edilememiş binlerce kayıp ve yaralı bulunuyor. Türkiye yakın dönemde geçirdiği asrın en büyük deprem felaketinin yaralarını sarmak ve hasarlarını gidermekle meşgulken, yine de oralardaki felaketlere duyarsız kalmadı; yardım için koşan ilk ülke oldu. Canla başla kardeşlerini kurtarmaya, onların dertlerine ortak olmaya çalışıyor. İnsan merkezli hizmet anlayışının destansı örneklerini veriyor. Milletçe dualarımız onlarla olsun inşallah. Yardımlarımızın bir eli de oradaki kardeşlerimize uzansın. Sömürgeci dünya yine kör, yine sağır, yine dilsiz

İnsan merkezli çalışmalar, insani değerleri esas alır, onların korunmasını, onların ıslahını kendilerine gaye edinirler. Doğruluk, dürüstlük, çalışkanlık, cömertlik, cesaret, güven, öz güven, özgürlük, yardımlaşma, sevgi, saygı, hoşgörü, empati, tutumluluk, diğerkamlık, sıla-i rahim, komşuluk, konukseverlik, haya, edep, gayret, temizlik, aşk, şevk, şükür, şefkat, merhamet, ilim, feraset, basiret, irfan, ciddiyet, iyimserlik ve de vatanperverlik gibi değerlerle bezenmiş bir insan modelinin tesis ve inşası için uğraşırlar. Onlar meselenin hem teorik hem de pratik yanıyla dengeli olarak ilgilenirler. İfrat ve tefritten uzak durmak değişmez sabit ilkeleridir. Onlar biziz.

Bir de insani değerleri yıkarak, insan merkezli çalışmalara set çekmek, insanı hayvani içgüdülerinin mahkûmu zavallı bir yaratık haline getirmek için çalışanlar var. Günümüzde bu zihniyetin öncülüğünü yapanlar küreselcilerdir; insanları bireyselleştirerek güdülebilir sürü haline getirmek isteyenlerdir.

Küreselcilerin fikri alt yapısını oluşturanlardan bir kısmını Prof. Dr. Sefa Saygılı, "Dünyayı Aldatanlar" isimli kitabında çok güzel analiz etmiş, isabetli yorumlamış.

"İnsanı cinsel hazzın (Libido) elinde oyuncak gören, inancı reddeden, bilinçli hareketi ve iradeyi kabul etmeyen; karamsarlık, korku ve ümitsizlik aşılayan Freud aslında insanlığı yok olmaya sürükleyen bir sapkındı."

"Hegel, hayatının son kısmında Berlin Üniversitesinde hocalık yaptı.

Yaşlandıkça daha bir muhafazakâr oldu.

Gençliğindeki liberallik günleri çok geride kalmıştı. Bütün gücünü Prusya Kralının baskı usullerini desteklemeye harcıyordu:

İmparatorun -bu dünya ruhunun- tanımak için şehrin içinden geçtiğini gördüm. Böyle bir kişinin burada bir noktada yoğunlaştığını, bir atın üzerinde oturduğunu, dünyaya tecavüz edip ona hakim olduğunu görmek gerçekten harika bir duygu.

Fert şahıs olarak her şeyini daha iyi bir şahsiyet olan devlete terk etmelidir, diyor ve ekliyordu: Bir hükümet halkın iradesini yerine getirmekle mükellef değildir. Halk ne istediğini hiçbir zaman bilemez."

" Pozitivizmin sahte peygamberi Auguste Comte, bedbaht ve zayıf karakterliydi. Geçimini sağlamak için pozitif felsefe dersleri vermeye başladı. Bu derslerin esası metafizikle, yani iman ve inançla mücadeleden ibaretti.

Comte, verdiği ilk derslerin akabinde birdenbire cinnet geçirdi, delirdi. Acilen tımarhaneye kaldırıldı. Yedi ay kadar hastanede kaldıktan sonra karısının talebi üzerine taburcu edildi. Fakat tam iyileşmemişti.