Ahlakta emanet bilinci

Peygamber Efendimizin ahlakının Kur'an oluşu; terbiye ve edepte Kuran'ın eşsizliğinin ebedi örneğidir. Kur'an nasıl ki Peygamberimize ait bir mucizedir; O'nun peygamberliğini tasdik eder; Peygamberimiz de ulaştığı aşkın ahlakla Kur'an'ın bir mucizesidir; onun Allah kelamı olduğunu doğrular, diğer bütün pedagojik yaklaşımlara üstünlüğünü tasdik eder. Öyledir, çünkü Kur'an, İsm-i Azam'dan ve her ismin azam mertebesinden nüzul ile, bütün alemlerin Rabbi unvanıyla bir konuşma olduğundan, insandaki galip isimle şekillenen bütün karakterleri en üst seviyede terbiye etme hususiyetine sahiptir. Hem İsm-i Azam'dan gelmesi sebebiyle, İsm-i Azam'a mazhar en yetenekli, en seçkin karakterler de dahil her seviyedeki karakteri aynı anda; fakat ayrı ayrı terbiye edebilme kapasitesine de sahiptir. Ayrı yaşlardaki, ayrı cinslerdeki, ayrı konumlardaki insanları aynı sözlerle, aynı ifadelerle terbiye etmek de yine sadece Kur'an'a ait bir özelliktir. Kur'an'ın bu özelliğidir ki, yirmi üç sene gibi bir zamanda, her biri gökteki yıldıza benzeyen fertlerden, sahabe adı verilen müstesna bir topluluk meydana gelmiştir. Yine, Kur'an'ın bu ulvi terbiye ediciliği iledir ki, her biri birer edep abidesi milyonlarca evliya, asfiya yetişmiştir. Bütün tasavvuf ekolleri, Kur'an'ın terbiye ediciliğinin kurumsal örnekleridir ki, bu ocaklarda milyonlarca insan gerçek terbiyeye, gerçek edebe ulaşmıştır. Edebin son noktası olan huzur-u daimi ve ihsan adı verilen Allah'ı görüyor gibi yaşama bilinci, yine Kur'an'ın insanlığa kazandırdığı terbiye öğretilerinin bir neticesidir. Ahlaki programın en çetin sınavı emanet konusudur. Emanet, ödünç almak demektir. İnsandan başka da kendisine verilenlerin tümü ödünç olan bir başka varlık yoktur. Ödünç almak, ödünç alınan nesnelerin korunmuş olmasını da zaruri