"Araplaştırma ve Arapçalaştırma" paranoyası tırmanırken

Toplumun bir kesimi Türkiye'nin Suriyelilerin işgaline maruz kaldığı, hızla Araplaştığı korkusuyla derin bir telaş içerisinde günden güne saldırgan birtakım söylemler ve tutumlar geliştiriyor maalesef. Yukarıdan aşağıya, merkezden çevreye doğru son derece sistematik ajitasyon ve provokasyonlarla özellikle seküler-ulusalcı çevrelerden kimi muhafazakar kesimlere doğru da genişleyen ciddi bir "yabancı korkusu" iklimiyle karşı karşıyayız. Esasen mesele yabancı korkusu ile yabancı nefreti arasında salınıyorsa da nefret duygusu aklı mantığı da ağır bir ipotek altına almış durumda. Fakat üst ve merkezdeki kurmay kadrolar yabancı korkusu ve nefreti üzerinden hem ideolojik manada bir hegemonya kurmayı hem de siyaset ve toplum üzerinde dilediği gibi operasyonlar gerçekleştirebilmeyi hedeflemektedir. Biz Sizin Cemaziyülevvelinizi de Biliriz Daha yakın zamana kadar üniversitelerde başörtülü öğrenciler dolayısıyla Türkiye'nin İranlaşma, Suudi Arabistan'a dönme, Malezya modeline evrilme gibi çok büyük ve çok yakın tehdit konseptleriyle mücadele ettiğini unutmayalım. Benzer bir durum Kürtçe üzerinden de pek yaman fırtınalar koparmıştı. Okuyacağı Kürtçe şarkısına klip çekeceğini beyan eden Ahmet Kaya'nın Türkiye'nin güzide sanatçıları tarafından "Onuncu Yıl Marşı" eşliğinde çatal bıçaklı linçe tabi tutulması şahit olduğumuz rezilce zulümlerden sadece biriydi. Kemalist medyanın amiral gemisi Hürriyet'in logosunda değişmez, değişmesi teklif dahi edilemez dogmasında olduğu gibi "Türkiye Türklerindir". Lakin bu Türklük, düşünme ve hayat tarzı itibariyle Batı'yı kıble edinmiş ve İslami sembol ve değerleri kamusal alandan kazımak üzere kesintisiz bir seferberliği ihtiva eden "Atatürkçü Türklük"ten ibaretti. Bu sebeple Tek Adam ve Tek Parti dönemleri gibi sadece ve sadece askeri ihtilaller döneminde tam manasıyla tahakkuk ediyor, çok partili hayat, serbest seçim filan gibi "karşı devrimci süreçler"de AtaTürkçülük hep yetim, garip ve sahipsiz kalıyordu. Geçmişten bugüne AtaTürkçülük etnik kimlikten konuşulan dile, kılık kıyafetten tarih ve gelecek tasavvuruna değin tam bir homojenlik istiyor. Ulu Önder'in kurduğu ülküde, gösterdiği hedeflere doğru hizaya çekilmiş bir halde durmaksızın yürümekten başkaca hiçbir seçeneğe hayat hakkı tanımıyor. "Vatandaş Türkçe konuş!" kampanyalarının Kürtçe, Arapça, Çerkesçe, Lazca, Gürcüce vd. diğer bütün dilleri tarihe gömmek üzere kolluk kuvvetleri ve mahkemeler marifetiyle