Bu tuzağı artık bozalım

Bu kanlı filmi defalarca izlemek zorunda bırakılmış bir ülkeyiz.12 Eylül öncesindeki sokak anarşisi, sonrasındaki PKK terörü. 90'lı yıllardaki faili meçhul cinayet ve katliamlar ve yakın dönemin hâlâ aydınlatıl(a)mamış terör eylem ve katliamları... Bilhassa 1 Kasım 2015 seçim sürecinde terörün yine tırmandırılması. Ankara Garı ve Suruç katliamları. İstiklal Caddesinde patlayan bombalar. En korunaklı askerî garnizon ve karakolları hedef alan terör saldırıları. Saymakla bitirilemeyecek acı örnekler. Taksim'deki son patlama bunları bir defa daha hatırlattı ve herkesi "Türkiye'nin seçim sürecine girdiği bir ortamda aynı film yine mi vizyona sokuluyor" diye düşündürdü. Patlamayla seçimin ne ilgisi var Normalde hiçbir ilgisinin olmaması icab eder. Ama bizde terörün siyasî maksatlarla defalarca kullanıldığını gösteren çok şey yaşandığı için bu alâka ve irtibat ister istemez kuruluyor. 12 Eylül öncesi anarşinin tırmanışına, ihtilal ortamı olgunlaşsın diye seyirci kalınmıştı. 1 Kasım seçim sürecinde düğmeye basılıp azdırılan terörün, sonra bir anda gündemden kaldırılmasındaki sır da çözülmüş değil. Onun için, ülke yeni bir seçime giderken bir defa daha terör kartının açılması manidar. İstiklal Caddesindeki son patlamanın ardından başlatılıp saatlerce süren ve hangi amaca hizmet ettiği anlaşılamayan sosyal medya kısıtlamasından önce attığımız tweet mesajında "Teröre lânet. Masum kurbanlara rahmet. Ülkeyi