17 Ağustos'tan sonra...

17 Ağustos depreminden sonra 21.8.99 günü çıkan yazımızdan pasajlar:Depremin bir de manevî ciheti var. Eşyanın ve hadiselerin dizgini elinde olan sonsuz hikmet sahibi Yüce Yaratıcının böyle bir felâkete hangi sebep ve hikmetlerle müsaade ettiği suali, işin can damarı. Herşeyden önce, bizim inancımıza göre, dünya bir imtihan meydanıdır. İnsanoğlu imtihan için dünyaya gönderilmiştir. Bu kabil belâ, felâket ve musibetler de söz konusu imtihanın zorlu ve çetin safahatındandır. Bu imtihanın değişik yönleri var. Bir cihetinde kulluk şuurumuz sınanırken, diğer bir cihetinde gayretullaha dokunan umumî hataların böylesi musibetlerle "İlahî gazap" neticesi cezalandırılması söz konusu. Musibetlerde, birikmiş günahların temizlenmesi ve bundan sonrası için işlenecek günahlara karşı ikaz gibi manalar da mevcut. Tabiî, ders çıkarmak şartıyla... Burada işin püf noktası, gayretullahı rencide edecek fiiller. Lisanımızda "Alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste" ve "Mazlumun âhı Arş'a kadar yükselir" gibi sözlerle dile getirilen zulüm ve haksızlıklar. Maalesef Türkiye son dönemde böylesi haksızlıklara sahne oldu. İrtica ile mücadele bahanesiyle masum dindarlar incitildi. 28 Şubat adına devlet halkın karşısına geçirilmek istendi. Devlet gücünü halka karşı kullanma gayretkeşlikleri sergilenmeye çalışıldı. Gayretullaha dokunacak haksızlıklar irtikâb edildi. Bunlara kesinlikle