Kâzım Güleçyüz

Yeni Asya

Bağdat Paktının ibretli hikâyesi

ABD'nin İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan Sovyet ve komünizm tehdidine karşı bölgede bir set oluşturulması için telkinde bulunduğu ilk ülke olan Türkiye, 24 Şubat 1955'te Bağdat'ta Irak'la Karşılıklı İşbirliği Anlaşmasını imzaladı.Bölge ülkesi olmasa da Ortadoğu'yla yoğun bağları süren İngiltere, imzacı ülkelerin isteği ile 4.4.1955'te pak

"İsrail'e gireriz"den "İsrail bizi vuracak"a

"Nasıl Karabağ ve Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok" deyip peşinden "Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları atalım" lafıyla boşa çıkarılan "tehdit" İsrail'e karşı seslendirilmişti. İçeride de, dışarıda da ciddiye alınmayan bu sözlerin üzerinden iki ay geçti.Ve bu defa Meclisin açılış konuşma

Çok partili sistemde tek parti rejimi...

Tek parti rejimindeki tek parti iktidarı ile çok partili sistemdeki tek parti iktidarını ayıran en önemli farklar hukuka bağlılık, demokratlık ve çoğulculuk olsa gerek.Tek parti rejiminde bunlar aranmaz. Ancak çok partiye dayanan demokratik sistemde millet ekseriyetinin oyları ile kurulan tek parti iktidarı, demokrat, çoğulcu ve kucaklayıcı bir anl

Isparta mevlidi

Hafta sonunda Isparta'da güzel bir gelenek halinde devam eden Bediüzzaman mevlidlerinin bir yenisi okundu ve her zamanki gibi gerek Isparta ve civarından, gerekse diğer illerden gelen Nur Talebelerinin ve ehl-i imanın bir kez daha buluşup hasret gidermesine ve kaynaşıp kucaklaşmasına vesile oldu.Terminal Camii ve avlusundaki tablo, Birinci İhlas Le

Demokrasi bağımsızlığa engel mi!

Cemaat ve İktidar kitabımıza aldığımız "Hukuku askıya almak mı" başlıklı yazımızda, malûm sürecin başında bir iktidar kanalında sarf edilen şu sözleri aktarmıştık:"Erdoğan'ın paralel yapıyla mücadelesi anlatırken 'Yeni bir istiklal savaşı veriyoruz' ifadesini kullanması, ne kadar vahim ve ciddî bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Böyle

İtidal ve hakkaniyet

Hakkaniyet ve itidal üzere bir duruş ortaya koyabilmek ve bütün tahriklere rağmen o çizgide kalabilmek, bilhassa gerilim dönemlerinde çok daha önem kazanan zorlu bir sınav konusu.Tarafgirlik-karşıtlık eksenindeki tavır alışların keskin çatışmaları doğurduğu, ifrat-tefrit arasındaki savrulmaların bunları tetikleyip daha da tırmandırdığı bir gerilim

Şeriat ve medeniyet

Zaman zaman dinimizin hükümlerinin güncellenmesi şeklinde gündeme getirilen konu, her defasında bilinen rutin ve dar kalıplar içinde sığ ve cılız tartışmalara hapsediliyor.Oysa bu tarz derinliksiz yaklaşımlarla doğru sonuçlara ulaşılması mümkün değil. Çünkü mesele sadece fıkıh ilminin alanına giren konu ve hükümlerle sınırlı olarak düşünülüyor. Hal

Avrupa ikidir

Müslümanların Batıya ve Avrupa'ya bakışı konusunda da gerçekçi ve dengeli bir yaklaşım ve perspektif ortaya koyarken "Avrupa ikidir" diyen Üstad Bediüzzaman şöyle devam ediyor:"Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi sanatları (insanlığın sosyal hayatına faydalı sanatları), adalet ve hakkaniyete hizmet

"Âlem-i medeniyet bunların izalesini istiyor"

Bediüzzaman 1908 Aralık'ının son haftalarında "Meb'usana Hitap" başlığıyla yayınlanan makalesinde şöyle diyordu:"Marazımız hastalığımız atalet tembellik, cehalet ve muhalefet-i Şeriatla hâsıl olan su-i ahlâk kötü ahlâk ve onların neticeleri olan fakr u zaruret ve irtikâb-ı hile ve başka nam ile sirkat-i alenîdir açıktan hırsızlıktır. Âlem-i medeniy

AB kriterleri bizim değerlerimiz

2008'de Risale-i Nur Enstitüsünün organize ettiği "Meşrutiyetin 100. yılında demokrasinin neresindeyiz" konulu panele konuşmacı olarak birlikte katıldığımız Cengiz Aktar, konuşmalarda AB bahsi de açılınca, program sonundaki özel sohbetimizde "Said Nursî'nin doğrudan AB ile ilgili görüşü var mı" diye sormuştu.Biz bu suale Üstadın Avrupa'ya yönelik y