Tarihte bugün

Doğrusunu itiraf etmem gerekirse bugün gündemle ilgili yazmak gelmedi içimden. Gündemde de pek bir şey yoktu zaten. Gerçi bu, gündem sıkıntısı yaşanmasını bir kenara bırakın, gündemden başı dönen Türkiye için iyi bir şey. Ve fakat benim gibi haftada üç gün yazı yazan adamlar için zorlayıcı bir durum.Gerçi, haftada altı gün yazan yazarlar var gazetelerde. Onlara büyük saygı duyuyorum. Onca konuyu nasıl buldukları bir kenara, onca konu hakkında fikirlerinin olması bir kenaraDiğer yandan benim için yazmak, "önemine inanmadığımda" olacak şey değil. Haftada altı gün yazı yazabilen birinin böyle bir motivasyonunun olabileceğini de zannetmiyorum. Ya gündelik politikanın dehlizlerinden çıkmamak yahut komplo teorileri üzerinden durmadan "bakın aslında o iş öyle değil" demek falan gerekir kanaatimce. "Hangi iş öyle değil" diye sorduğunuzda da "o iş işte" cevabını verirler size. Mis gibi kafa konforu aslında.Bilgisayarın başına yazı yazmak için oturduğumda yazacak konu yoksa azıcık eşelerim sağı solu. Haber siteleri, yorumlar, uluslararası gündem. Mesela Kazakistan'daki olaylar var gündemde. Hiçbir detayını bilmediğim için pas geçtim. Kılıçdaroğlu'nun "dört şey yapacağız, ülke kalkınacak" diyerek irat ettiği bir nutuk var diğer yandan. "Yav he he" deyip geçtiğim şey üzerine yazı mı yazayım Allah aşkınaGelelim magazin haberlerine. Hamdi Alkan'ın karısı tiyatro oyununda adamın biriyle mi öpüşmüş, Alkan, bunun üzerine mi başka bir sebeple mi anlayamadım, annesinin evine gitmiş ne. Hiç ilgimi çekmedi. Ardından Farah Zeynep Abdullah'a bir takipçisinin sorduğu ve hakaretamiz bir cevapla karşılık gördüğü bir soruya takıldım: "Final bölümüne kadar oynadığınız bir dizi oldu mu"Soru buydu ve bence şahane soruydu. Farah Zeynep kimdi diye soracak olursanız, TRT'deki Masumlar Apartmanı isimli hastalıklı diziden ayrıldıktan sonra "bu AKP'liler bir kere çok kötü taaam mı" açıklamaları yaparak sektörün geri kalanına "vallaha billaha da ben de sizdenim, ben de muhalifim" sinyali yapan şu oyuncu kızdı.I-ıh. Magazinden de bir şey çıkmadı. Mecburen döndük kuramsal bir yazı yazma fikrine. Yahu inanır mısınız, onu da hiç istemedi canım. "Kuram kuram da ne kuram" şakası yapmayı tercih ettim.Hadi itiraf edeyim. Aslında ben bugün, 9 Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde hem de derste Hazreti Meryem validemize iftira atan şu hödük ve sapık din psikolojisi hocasını yazacaktım ama vazgeçtim. İki sebeple vazgeçtim bundan. Birincisi, Hazret-i Meryem validemize iftira edecek kadar hödük ve sapık biri hakkında yazarken sinirlerime hâkim olamayacağımı hissettim. "Sen kim köpeksin de tertemiz, iffetli, üstelik iffeti Allah-u Teâlâ'nın kendi beyanıyla sabit biri hakkında 'bilemem'li falan konuşuyorsun ulan deyyus" falan yazmak istemedim.İkincisi, her böylesi olayda "Allah, fırsata bak" diyerek koşuşturup ilahiyatların, imam hatiplerin, Diyanet camiasının üzerinde tepinmeyi görev edinen bazı zevatın derdiyle aynı derdi çektiğim düşünülsün istemedim. Çünkü ilahiyatların, imam hatiplerin ve Diyanet'in yanında durmayı kendime ödev biliyorum. İki hödük, üç sapık yüzünden "ilahiyatlar sapık yuvası" kampanyası yapan adamlardan uzak durmam gerektiğini bilecek kadar aklım başımda.Dolayısıyla o meselede de kalem oynatamadım iyi mi Ben de mecbur, "tarihte bugün ne olmuş", ona baktım. Belki bir ekmek çıkar diye.7 Ocak 1951 günü Rene Guenon vefat etmiş mesela. Bu büyük mustarip, bu önemli metafizikçi ve bu güzel Müslüman, bizim kuşak