Haydo

Yeni Şafak İsmail Kılıçarslan - Haydo"İnsanın bozulduğu yer hırstır usta. İnsanın fıtratını yerinden eder hırs. Mal hırsı, mülk hırsı, makam, mevki, mansıp hırsı Ama ille de şu başarı hırsı yok mu başarı hırsı Başarmanın o zehirli hırsı yok mu O bitirir insanı. Bitirir de işte böyle buraya kadar düşersin düştüğünde"Ona herkes "Haydo" diyordu. Hiç sorma gereği duymadım adını, o da hiç söylemedi. Haydo işte. Hırpaniliği yüzünden yaşını tahmin edemediğiniz, ekmeğe ve şaraba parası yeterse o geceyi uyuyarak geçirebilen Haydo. "Uyumak" dediğim de şu. Kentsel dönüşümün içine ettiği güzel semtimizin kentsel olarak dönüşememiş son birkaç gecekondusundan en kötüsünde yaşıyordu Haydo. Otuz metrekarelik bir mezbelede sekiz, belki de onuncu yılıydı.Eski öteberi yahut kuru-diri yiyecek götürdüğüm günlerde birkaç sefer dışarıdan da olsa gördüm evin içini. Yerde bir yatak, yatağın yanında da üst üste konulmuş elbise, pılı-pırtı, hepsi o.Zaman zaman Haydo ile otururduk. Mahallemize yapılmış bin katlı gökdelenlerin altında, bardakların üzerine isimlerimizin yazıldığı kafelerden birinde değil. Rıfkı abinin bir internet fenomeni tarafından "yılın en otantik lezzet durağı" seçilen menemencisinin tahta iskemlelerinde.Bak orası da ayrı hikâye ha. Rıfkı abinin "sanayi esnafı ucuz yollu karnını doyursun, biz de rızkımızı çıkaralım" diye işlettiği ve kentsel dönüşümün ardından topu dikmek üzere olan menemencisi şu aralar rekor kırıyordu. Bilhassa yemek saatlerinde kapıda kuyruk oluyordu. Sonuçta mahallecek "demek ki otantik lezzet önemli bir şey usta" cümlesine bağladık bu anlayamadığımız ilgiyi.Haydo, menemeni mideye indirince vardan yoktan anlatmaya başlardı. "Çenesi düşüktü" diyemem hayır ama anlatmayı da severdi. Zaman zaman kafasını kaldırır, devasa plazalardan birine bakar ve "on sekizinci kattaydı benim odam" derdi. Sonra lafı değiştirirdi.Hikâyesini yavaş yavaş söktürdüm. Haydo, üniversiteyi bitirince reklam meklam işleri yapan bir ajansta işe başlamış. Zeki, pratik, "olmazı olmayan" bir eleman olunca çabuk yükselmiş. Dostlar edinmiş, yoldaşlar kazanmış, girip çıkmadık yer bırakmamış derken önce anlı şanlı "müşteri ilişkileri direktörü" olmuş, ardından kreatifi de buna bağlamışlar gibi olmuş, sonra da zaten ajans başkanı olup işi bitirmiş."Sekizinci yılımda ajans başkanı olduydum ben" diye anlatmıştı işin orasını. Atlar, arabalar, hanlar, hamamlar, güzel kadınlar, pahalı yemekler derken o yıl bir ekonomik kriz olmuş. "Reklam pastası" denen pastadan birkaç dilim eksilmiş anlayacağınız. Ajansın yerli ve yabancı ortakları da sert şekilde bir ciro hedefi koyunca almış Haydo'yu bir telaş.Yükselmesini, başarmasını sağlayan hırsı, tam o noktada bela olmuş başına. Ciro hedefini tutturabilmek için türlü ayak oyunları, çeşitli dümenler çevirmeye başlamış. Al takke ver külah derken legali illegalle, ticareti haramla, hırsı yamyamlıkla