Habis Mustafa

Bekir Develi yoldaşımın Gaziantep'te yaptığı şahane iftar programına katıldıktan sonra o sabah İstanbul Sabiha Gökçen'e gelecek, evimde biraz dinlendikten sonra Yetim Vakfı'nın yardımlarını ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere Azerbaycan'a uçacaktım.Gaziantep'ten Sabiha Gökçen'e inince uçağın kapısında bir polis karşıladı beni. "Aranıyorsunuz beyefendi, benimle gelmeniz gerekiyor" dedi. Allah biliyor ya, bir hakaret davası olduğunu anladım hemen. Ya Sinan Oğan isimli mezhepçi ya Ümit Özdağ isimli ırkçı ya İlay Aksoy isimli kompleksli mülteci düşmanı "Biri yine açmıştır davayı, ben yine ifade vermeyi atlamışımdır" dedim.Burada bir dakika duralım. Bana, sayıları epeyce artan hakaret davaları için asla bir bildirim ya da tebligat geldiğini hatırlamıyorum. E-devlet sisteminde de herhangi bir bilgiye ulaşamıyorum. Yani şu: Bana karşı açılmış davaların bilgisine ulaşma şansım olmadığı için olmadık şeyler geliyor başıma. Orada devasa bir boşluk var sanırım. Dolayısıyla şöyle doya doya faşiste faşist, mülteci düşmanına mülteci düşmanı, mezhepçiye mezhepçi diyemiyorum. İş açılıyor başıma.Devam edeyim.Doğrusu ben, Sabiha Gökçen Havalimanı polis merkezinde ya bir ifade verip yahut ifademi birkaç gün içerisinde vermemi şart koşan bir yazı ile salıverileceğimi zannederken memur arkadaş "Küçükçekmece Adliyesi'ne gideceksiniz" dedi, "topluca, adliyeye gitmeyi bekleyen diğerleriyle."Parmak izi, kimlik tespiti, fotoğraf çekimi derken attılar beni bir çeşit nezarethaneye.Meselenin safahatı uzun... Sağ olsun Genel Yayın Yönetmenimiz Hüseyin Likoğlu devreye girdi de beni 3 gün içerisinde ifademi vermek koşuluyla nezaretten çıkarıp serbest bıraktılar.Davayı açan ismi de ancak polis merkezinden çıkınca öğrendim: Mustafa İslamoğlu isimli habis imiş. Üstelik bana dava açma nedeni de kendisine "habis" demem imiş. Değil misin ulanHabis Mustafa'nın davaya konu ettiği tweetimden bahsedeyim. Üstat Sezai Karakoç'un vefat günü bu habis şunu yazmıştı: "Hızırla Kırk Saat geçireceğine Kur'an'la kırk saat geçirseydi diye çok hayıflandım, amma ne çare!"Ben de bu habise anladığı dilden şöyle cevap yazmıştım: "80'li ve 90'lı yıllarda 'ilkokul ikiden terk' şiirleriyle loncada kendine yer bulmaya çabalamıştı ama bilirsiniz ki Türk şiiri çok güçlü ve serttir. Almadı bunu kapıdan. Şimdi o 'şairliği becerememiş adam' Sezai Karakoç'tan intikam alma çabasında. Karadziç, Hitler ve daha nicesi 'sanat-edebiyat çevrelerinde kabul görmeyince' öfkelerini yatıştıramayıp faşist olmuşlardı. Bu o kadar yeteneksiz ki onu bile olamadı. Habis oldu bu. Olup olacağı da bu işte Ergen habaseti ile debelenip duracak."Habis Mustafa bu tweetimde kendisine "habis" kelimesinin eskimiş anlamlarını kullanarak "alçak ve soysuz" dediğim iddiasıyla açmış