Biraz tatil yapalım,

"Sevgili okurlarım vallahi ben bıktım, içimiz dışımız siyaset oldu bari işe yarasa devran o devran, zam yiye yiye dudaklarımız uçukladı, her yerde ağaç kesimi, hangisine sarılacağımızı şaşırdık, kredi çekmek zorlaştı, çocuğun okul parası nasıl ödenecek Bir de sürekli emeklilere "dönekler" diye küfür edenler var, yetti artık! Ayrıca merak ettiğim bir şey var: AKP'li belediyelerde işçilere ne ücret ödeniyor çünkü onlarda tıs yok, sanırım sadece CHP belediyelerinde sendika var ve tek grev yapan onlar. Yani sendikalarda işin kolay tarafında.Bu arada yapılan lağım suyu analistleri gösterdi ki İstanbul, New York'tan sonra en çok uyuşturucu kullanılan kent olmuş. Cinayetleri, intiharları takip etmenin mümkünü yok. İçiniz daraldı değil mi, en iyisi ben bugün bize bir sevgi masalı anlatayım. Hep birlikte içimiz ısınır ve gökyüzü aydınlanıverir, bu işler hiç belli olmaz, aydınlanıverir. Bugün hikâyemizin kahramanı, on dokuz yaşındaki güzeller güzeli Nimet. Kendisi şimdilerde İstanbul'un varoşlarında iki göz bir gecekonduda oturuyor. Nimet bundan tam on dokuz yıl önce Erzurum'da ne iş bulduysa yapan bir babayla sürekli yakınan bir annenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. On yaşındayken babası bir mide hastalığından ötürü öldü ve annesi, ağabeyiyle Nimet'i terk edip yeniden evlendi. Nimet'in çocukluğu akraba evlerinde geçti. On dördünü bitirdiği gün yengesi Nimet'i yanına aldı. Yenge Nimet'ten üç yaş daha büyüktü. Ve bu iki küçük kadın Almanya'da kaçak işçi olarak yaşayan ağabeyin arada sırada gönderdiği paralarla yaşamayı başardılar. Hikâyenin bundan sonraki kısmını Nimet anlatıyor:"Yengemle birlikte oturduğumuz evin yanında bir inşaat vardı. Bizim oralarda dedikodu çok olduğundan bir gün bile başımı kaldırıp inşaata bakmamıştım. Halbuki inşaatın bütün pencereleri bizim evin avlusuna bakıyordu. Bir gün büyük bir gürültü oldu. Ardından bağırmalar, çağırmalar. Yengemle hemen avluya fırladık. Meğer inşaattaki balkonlardan biri çökmüş ve işçilerden biri aşağı düşmüş. Yengemle hemen kapıyı açtık, düşeni bizim avluya taşıdılar. Kuyudan su çekip yüzünü yıkadık. Hastaneye götürmediler. Bereket çöken balkon ikinci kattaymış az bir yükseklikten düşmüş Kadir, ya evet o gün düşen adamın adı Kadir'di. Yeni benim şimdiki sevdiğim. O günden sonra bana bir hal oldu. O günden sonra her avluya çıktığımda inşaata bakmaya başladım. Kadir de hep aynı küçük pencereden bana bakardı. Birbirimize âşık olmuştuk. Kadir on sekizindeydi ben on altı.Derdimi yengeme açtım. O, 'Ben senin yerinde olsam hazırlar bohçamı adama kaçardım' dedi. Yengem de ağabeyime bir gece vakti kaçmıştı. Bu bana çok iyi bir çözüm gibi geldi, nasılsa tek arayanım soranım yengemle ağabeyimdi, onlar da razı, öyleyse kaçacağım. Kadir'le