Bir şamandan el aldım

Başlığımı okuduğunuzda şaşıracağınızdan eminim. Biraz açıklama yapmalıyım. Şaman "şifacı" demektir. Ve sadece insanları değil, doğayı, hayvanları, akarsuları, dağlardaki karları kendisi kılan, iyileştiren, yaşamı güzelleştiren insanlara "şaman" denir ve bizim coğrafyamızda hemen her yerde şamanlar iş başındadır. İşte ben iki gündür o şamanlardan birinin oluşturduğu sihirli bir bölgedeyim. Bayburt'ta Hüsamettin Koçan ve eşi sevgili Oya'nın tüm zorluklara rağmen yirmi yılda oluşturdukları resmi açılışı 2010 yılı temmuzunda yapılan Baksı (Kırgız dilinde "şifacı" demek) Müzesi'nde. Biraz şaşkın, biraz tutkunun neler başaracağını bir kez daha öğrenerek, inanılmaz bir coğrafyada dolaşıyorum, arada kendime gelmek için kollarımı çimdikleyerek. Ve bir itiraf: ben buralara gelmekte biraz geç kalmışım.BİR TAVŞAN EL SALLIYOR!Neyse ki bu şifalı topraklar çok misafirperver. Ayrıca bölgenin şamanı Hüsamettin Koçan da bana el verdi.Bu sihirli mekâna ulaşmak kolay değil. Uçaktan Erzincan ya da Trabzon Havaalanın'da indikten sonra en az üç saatlik bir araba yolculuğuyla, sonsuz gök altında karlı dağların çevrelediği, yumuşak hatlarıyla, dünyanın yuvarlaklığını bize bir kez daha hatırlatan şamanın ülkesi Baksı Müzesi'ne ulaşıyorsunuz. Ve bir süre donup kalıyorsunuz. Baksı Müzesi'nin terasındasınız ve aşağıda usul usul akan Çoruh Nehri'nin müziği sizi başka bir evrene götürüyor. Acıların bal eylendiği bir evrene. Ve birden artık denizlerinden bıkmış bir denizaltı tam da karşınızda "Ben artık denizlerin değil, gökyüzünün denizaltısı olmak istiyorum!" dercesine sizi selamlıyor. Ardından bir tavşan el sallayıp geçiyor, bir leylek bir taşın tepesinde yorgunluk gideriyor. Şaşırdınız değil mi evet bu heykelleri şaman büyüsüne kapılan ülkemizin heykeltıraşları yapmış. Henüz terastayız. Görüntüsüyle bile beni büyüleyen müze binasına girmedik.SOFRADA TUZUMUZ OLSUNBen en çok Depo Müze'de vakit geçirdim. Çünkü sevdiğim pek çok şey bu müze binasında. Öncelikle Hüsamettin Koçan'ın akademide öğrenciyken dağ bayır dolaşıp topladığı (ne de olsa o 68'li bir şamandır) halk resimleri, şahmeranlar, taş baskılar beni benden aldı ve evimdeki şahmeran koleksiyonunu Depo'ya armağan etmeye karar verdim. Sofrada tuzumuz bulunsun, zaten Baksı Müzesi bir dayanışmanın, bir kardeşliğin, bir dostluğun müzesi, depoda o kadar çok resim, mask, heykel var ki "Yaşasın şamanların dayanışması!" diye haykırmak istiyorum.Ve hiç bilmeğim yepyeni şeyler öğreniyorum... Meğer Kurtuluş Savaşı sırasında adları bilinmeyen ressamlar Atatürk resimleri yapmışlar, bu koleksiyon Depo'nun bence en değerli parçası, resimler Atatürk'e hiç benzemiyor ama niyet insanı baştan çıkarıyor.Depo Anadolu'da artık pek bulunmayan halk resmiyle akademik resmin harmanlandığı bir bilgi ocağı. İşte tam bu sırada artık bana el vermiş ya, şaman Hüsamettin Koçan'a soruyorum: "Bu iş bir tutku işi, nereden geliyor bu inanılmaz tutku" O gülüyor, "Işıl ben ilerideki şimdilerde adı Bayraktar yapılan Baksı köyünde doğdum, buralarda büyüdüm. Babam bir ağaydı ama ben şu gördüğüm meralarda az hayvan otlatmadım. Buradaki otların kokusunu tıpkı bir şarap tadıcısı gibi gözü kapalı bilirim. Kışın kar yağdığında çok güzel masal anlatan halama, Gümüşhane'ye giderdim. Kardeşimle birlikte yürüyerek şu gördüğün dağları aşardık. Her şey bir masal ülkesi gibi beyazdı ve arada bir kuş başımızdan uçup giderdi. Babam bize uzun bir demir çubuk verirdi, bu çubuğun bir tarafını ben bir tarafını kardeşim tutardık ve tembih edilirdi. 'Ne olursa olsun birbirinizden ayrılmayın. Ayı görürseniz kımıldamadan durun ve onun geçip gitmesini bekleyin." Burada dayanamayıp söze giriyorum: "Yolda çok arı kovanı gördüm, belli ki ayısı bol bir coğrafyadayız. Arada buraya geliyorlar mı" ANADOLU ÇOK CÖMERT BİR ÖĞRETMENDİR Hüsamettin Koçan basıyor kahkahayı, "Burada öyle çok çiçek çeşidi, öyle çok ballı bitki var ki ayısız olmaz. Şimdilerde öldürülmesi yasaklandı, iyi oldu." Duyduğuma göre yakınlarda bir anne ayı bebesiyle dolaşıyormuş. Ben heyecanlanıyorum: "Ah uzaktan da olsa onları bir görebilsem. Uzaktan ama. Çünkü bebeğiyle dolaşan anne ayıyı yakından görmek tehlikeli olabilir. Ayı uysal bir hayvandır ama annelik içgüdüsü çok kuvvetlidir, yavrusunu korumak için saldırabilir. Kendimi gene çimdikliyorum çünkü ayılardan söz etmeye başlarsam beni kimse susturamaz."Hüsamettin Koçan devam ediyor: "Ressamlığımın başından beri ben Anadolu coğrafyasının inanılmaz bir öğretmen olduğunu düşündüm. Her şey bu topraklarda ve bunların bana bize emanet edildiği duygusu tüm yaşamım boyunca beni izledi. Canım sıkıldığında rüyamda hep köyümü görürdüm, bir gün birden artık rüyamda köyümü görmediğimi farkettim. Öyleyse dedim, ben de köyüme giderim. Baksı macerası böyle başladı. Ve gün geldi burayı bulup ilk kazmayı vurduk. Her şey kendiliğinden gelişti. Benimle birlikte bu müzeyi seven, Baksı için çalışan, emek veren tüm meslektaşlarıma, dostlarıma teşekkür ederim."PEK AZIMIZ BU SİHİRLİ MÜZEDEN HABERDARDepo'dan sonra büyük sergi salonundayım. Müze, Cumhuriyet'in Yüzüncü Yılı nedeniyle bir kadın