Atamız maymunlara dair

Sevgili okurlarım gene seçim yasakları günü, öyleyse ben de sizlere atalarımıza dair hikâyeler anlatayım. Pek çok mitolojik hikâyede Havva pek bir güzeldir, Adem de yakışıklı ve yılan ağzında elma usulca yaklaşır, onları aşklarıyla bir yana bırakıp gerçek atalarımız maymunlara dair hikâyelere başlayayım. Az sonra oy vermeye gideceğiz, biraz keyiflenelim. Ben orangutanlar dışında maymunları sevmem çünkü onlarla ilgili belalı hikâyelerim var, sabahın körü yüzlerce basamak tırmanıp Monkey Temple'a (Maymun Tapınağı) ulaşıyorum. Nepal'in başkenti Katmandu'dayım. Karşımda Nepal'in simgesi, üstünde Buda'nın gözleri olan bir bayrak rüzgârda usul usul sallanıyor. Tapınağın çevresi çok kalabalık, hayır bu kalabalık turist kalabalığı değil. Bunların çoğunluğu işlerine güçlerine giden Nepalli kadınlar, erkekler, okul çocukları. Hepsi aynı yolu izleyerek önce meydandaki Buda heykelinin yanına gidip dua ediyorlar sonra heykelin hemen yanındaki yan yana duran yüzlerce ahşap fırıldağın yanına geliyorlar ve fırıldakları elleriyle çeviriyorlar. Böylece her seferinde bir başka kişi, Buda'nın fırıldaklar üstündeki sözlerini rüzgâra savuruyor. Kendimden geçmişim, devamlı fotoğraf çekiyorum ama o da ne Biri belimdeki kırmızı çantama asılıyor. Kim bu ne oluyor, diye bakıp çığlığı basıyorum. Babun cinsi bir maymun, belimdeki çantaya asılmış, çekip duruyor. Neyse ki çığlığım onu korkutuyor ve o gün gözüne kestirdiği kırmızı bel çantamı bırakıp hızla uzaklaşıyor. Bitmedi, gene Katmandu'da yorulup bir tapınağın basamaklarında oturuyorum, fotoğraf makinemi de hemen yanına koymuşum, anında gene babun cinsi bir maymun makineyi götürüyor, ne yaparsınız helal olsun demekten başka. Bu arada tüm Hindistan ve Nepal'de babunlar büyükbaba, büyükanne, anne, baba, teyze, amca, torun kalabalık bir sülale halinde dolaşıyorlar. Açık bir pencere gördüklerinde hop birbirlerinin üstüne basıp pencereden eve giriyorlar, muz, yemek, süt artık ne buldularsa "Eyvallah" diyerek alıyorlar. Bu arada çocuk kaçıranları da var. Belalı hikâyeler çok ama ben çok sevdiğim bir orangutan hikâyesi anlatmak istiyorum. Onları bilirsiniz, yaşlanmış dedelerimize benzerler ama gençleri oldukça yakışıklıdır. Şimdi bir belgesel izliyorum, belgeselin baş kişisi orangutan Tom, adından da anlaşıldığı gibi bir erkek. Ama çok seçici bir erkek, hayvanat bahçesindeki bakıcılarını delirtiyor. Yanına getirilen hiçbir dişiyi beğenmiyor. Arkasını dönüveriyor oysa çiftleşmesi gerek. Bakıcılar ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Acil bir toplantı yapıp bir çözüm üretiyorlar. Dünyanın 17 hayvanat bahçesindeki dişi orangutanların videolarının çekilmesine ve daha sonra bunların bizim Tom'a gösterilmesine karar veriyorlar. Sonunda dünyanın 17 hayvanat bahçesindeki dişi orangutanların videoları Tom'un bulunduğu yere ulaşıyor. Bakıcılar kasetleri göstericiye koyup Tom'u da yanlarına alıp başlıyorlar videoları izlemeye. Görüntüler akıyor, Tom'da hiçbir ses yok.