Bedri Baykam: Kadın erkek ilişkilerinin dehlizlerine girmek istedim

Sanatçı Bedri Baykam'ın beş yılda tamamladığı yeni kitabı 'Sakıncalı' okurla buluştu. Tam adıyla 'Genel ve Çok Özel İlişkilerin Sakıncalı El Kitabı' cinsellikten ahlak anlayışına, ilişkilerdeki ikiyüzlülükten kıskançlıklara, ünlülerin sakıncalı seks skandallarından teknolojiyle değişen cinselliğe kadar geniş bir alanda hayatımızın 'sakıncalı' bölgelerinde dolaşıyor. "Ben bu kitabı başkalarının özel hayatını sorgulamanız için değil, kendi özel hayatınıza ve beyninize göz atmanız için yazdım" diyor Baykam. Bu cesareti gösterebilecekler için yazdığı kitabını Piramid Sanat'taki eserlerinin arasında konuştuk.- Cinsellik Bedri Baykam'ın sanatında hep merkezde oldu. NedenAslında bu sorunun yanıtı sansürsüz olarak çok kolay: Cinsellik üç yaşımdan beri merkezde, yeni değil! Üstelik ben bunu, hadi diyelim 11 yaşımdan beri, günah veya ayıp bir şey olarak görmediğim için, bundan güzel şekilde etkilendiğimi, keyif aldığımı gizlemeye gerek görmedim. Sonuçta bu serbest bakış önce ergenlik çağından itibaren özel hayatıma, sonra seyrettiklerime, daha sonra yaptığım resimlere, çektiğim fotoğraflara, kitaplarıma yansıdı. Aslında cinsellik herkesin hayatının merkezinde veya kafasının içindeki ana konu, ama bunu örtbas etmeyi tercih ediyorlar. Özgür beyinlerin ise işlerine olumlu yansıyor. Allah'tan tarihte yalnız değilim!- Ahlak ve cinsellik, çok çetrefilli bir konu. Sizin bakış açınız Ahlak, toplumun genel muhafazakâr düzeninin kurallarına riayet etmeyi, 'politik olarak doğru' olanı yapmayı veya yapar görünmeyi öneriyor. İnsanların çoğu bu konuda ikiyüzlü olabiliyor. Mesela bu şekilde kodlanmış ahlak anlayışı olanlar 'Kemik' romanımı (2000) veya 'Sakıncalı'yı da okumayabilirler. İnsanın kafasında bazı duvarları yıkmış olarak sanat ve edebiyat üretiyor olması aslında önemli bir özgürlük. Ama benim de tabii ki limitlerim var. Dünyada da ahlaki standartlar değişiyor. Mesela bekârete bakış 1980'lerden günümüze aynı değil. Ama bazı insanlar için tabii ki hâlâ çok zor, hakkında konuşamıyorlar bile. Veya pornografiyi kimse izlediğini itiraf edemiyor. Ben bundan hiçbir rahatsızlık duymuyorum. Kitap bu konuların zaman içinde nereden nereye geldiğinin de bir hikâyesini içeriyor. Kleopatra'nın icat ettiği ilk vibratörden Batı'nın mastürbasyon veya eşcinselliğe verdiği en ağır cezalara, oradan da günümüzün mesela Tinder gibi buluşma sitelerinin 20 yıl önce düşünülmesi bile imkânsız olan varlıklarına kadar!BANA GÖRE SAKINCALI DEĞİL- 'Sakıncalı'ysa niye yazdınız'Sakıncalı' kelimesi inanın Türklere mahsus! Kadın erkek ilişkilerinin en derin noktalarına, en değerli bölgelerini oluşturan dehlizlerine girmek istedim. Bunu yaparken de günlük akışta yaşanan kıskançlıklar, 'aldatma' kavramı (ki kitap bugün algıladığımız anlamda böyle bir tanımlamanın yapılamayacağını, insanların olsa olsa verdikleri bu karşılıklı 60 yıllık sözlerle kendi kendilerini aldattıklarını ifade ediyor), karı koca arasında oluşan 'dikenli ceza sahası' diye nitelendirdiğim alanlar, hepsini açmak istedim: Yalnız sade insanlarda değil, dünyanın her yerinde ünlü cumhurbaşkanları, prensesler, ünlü sporcu veya aktörler nezdinde de örneklerle aktardım... Bunu yaparken sosyal yaşam ve siyasal tarihe de girdim. Bu konular bana göre sakıncalı değil!- Kitapta sık sık değindiğiniz bir konu var, kıskançlık. Bunu aşmak mümkün müAslında bunu başarabilenler bence 'üst insan' sınıfına terfi ediyorlar. Yaşamımızın uyumak, hayat mücadelesi vermek, trafik, hastaneler ve gereksiz konular dışında kalan vaktini, çiftlerin çoğunlukla hesap sorarak veya vererek geçiriyor olmaları, inanılmaz acıklı bir zaman kaybı. İnsanlar bundan vazgeçtiklerinde dev bir saha açılıyor önlerinde. Git spor yap, bir arkadaşınla yemeğe çık! Bunun yerine 'Niye 2 saat geç kaldın' veya 'Senin paylaşımını beğenen bu adamkadın kim' gibi cümleler yankılanıyor evlerde. Dikkat edin bütün diziler, bütün romanlar, duyduğunuz tüm dedikodular aynı konuyla ilgili. Bunun da çıkış kaynağında, insanların o anda samimi olarak 'Ben ömür boyu yalnız senin gözlerine bakacağım' diye sözler vermesi yatıyor. Derken hayatın gerçekleri başlıyor. Bazen 10-15 yıl sonra, bazen çok daha erken... Sonra çoğu insanda bir içsel hesaplaşma ve işkence yaşanmaya başlıyor; ama kendine itiraf ederek, ama etmeyerek. Bu hikâyeler her yerde, çevremizde... Ben bu hikâyelerin bizi kuşatmasına şaşırmıyorum da hâlâ bunlara şaşıranlara şaşırıyorum. Kıskançlık dünyanın en ilkel hastalığı. Sonuçlar malum: Kavga-gürültü-boşanma ya da şiddet-dayak-cinayet. Kitap bu duyguları nasıl aşabileceğinizi gösteriyor.- Aşk ve seksi birbirinden ayırma konusunda erkekler ve kadınların tutumları farklı mıKadınlar, özellikle erkeklerin kolayca aşk ve cinselliği ayırabiliyor olmalarına inanmıyorlar. 'Sen