Ülkeye hukuk ve demokrasi geri mi geliyor

Terörsüz Türkiye projesi olarak adlandırılan yeni çözüm süreci girişimi bağlamındaki gelişmeler bazı kesimlerde ülkedeki işlerin düzeleceğine ilişkin bir ümit yeşertti yeniden.

Terör sorununun çözümü yolunda bir dizi reformun da gerçekleşeceği, hukuk alanında önemli düzenlemelerin yapılacağı, demokratikleşme adımları atılacağı vs. konuşuluyor çünkü. Böyle bir ortamda iyimser düşüncelerin ve beklentilerin zihinlerde gizlendikleri köşelerden çıkıp yeniden kendilerini göstermeleri normal.

Bu ülkede hukukun yeniden üstün hale gelmesi, yani yasaların ve kuralların her şart altında herkes için geçerli olması arzu edilmeyecek bir hedef mi

"Kanun önünde eşitlik" ilkesinin uygulandığı, "sıradan vatandaş" için geçerli olan kurallara yönetici zümrenin de uyduğu, muhalefet mensupları için işletilen yasaların iktidar mensupları için de işletildiği, yargı kararlarının öngörülebilir olduğu bir iklimin ülkemize gelmesini beklemek normal değil mi

Normal tabii ama Türkiye'nin başındaki güncel dertlerin neredeyse hepsinin arkasında halihazırdaki "siyaset yapma tarzı ve yönetme anlayışı" var. Unutulan nokta burası. Sorunlarımızın hepsinin kaynağı yanlış yönetim. Ekonomi öyle, tarım öyle, dış politika öyle. Hepsi öyle.

Kurumların, kurumsal birikimin, tecrübenin, liyakatin, ehliyetin devre dışı bırakıldığı, her meselenin "ben yaptım oldu" yöntemiyle ele alındığı bir yönetim modelinden söz ediyoruz çünkü. Kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı, hukukun araçsallaştığı bir yönetim modelinden söz ediyoruz.

Bu model içinde ne sorunların çözülmesi ne de ülkenin doğru düzgün idaresi mümkün.

Bu bariz gerçeğe rağmen birtakım sorunların bu sorunları ortaya çıkaran yöntemlerle çözülmesini beklemek mantıklı mı

Siyaset yapma tarzı ve yönetme anlayışı değişmediği sürece hiçbir sorunun çözülmeyeceği ortadayken olup bitenlere iyimser bakmak mümkün değil.

Bugünkü sorunlardan belki de en önemlisi devlet gücünün parti gücü haline getirilmiş olmasıdır. Bu durumun ortaya çıkardığı problem ise yalnızca "seçime girmesine izin verilen kişilerin seçimi kazanınca belediye başkanlığından alınması" şeklindeki tuhaf uygulamadan ibaret değil.

Siyasi parti genel başkanlarının veya cumhurbaşkanı adaylarının kolaylıkla hapse atılmasını sağlayan, birtakım muhalefet figürlerinin ne olursa olsun cezaevinde tutulmasına, bu uğurda Anayasa Mahkemesi hükümlerinin bile kaale alınmamasına imkan veren bir yönetim modeli var karşımızda.

Gelinen noktada DEM Partili belediye başkanlarına yönelik hukuksuzluğun, çözüm sürecinin gereği olarak, sona erdirilmesi hukukun yeniden tesisi anlamına gelebilir mi