Trump niçin İran'ı vurdu
Trump ikinci kez iş başına geldiğinden bu yana Amerikan kamuoyuna verdiği hiçbir sözü yerine getiremeyince şimdi "Savaşan Başkan" olarak öne çıkıp diğer alanlardaki başarısızlığını unutturmak istiyor.
Beyaz Saray'da oturan şahıs için savaşın ciddi bir maliyeti yok. Amerikalılar ölmüyorsa tabii. Trump da Amerika'nın ve Amerikalıların fazlaca zarar görmeyeceği -ya da zararın görünmeyeceği- şekilde dikkatlice hazırlanmış bir operasyonu tercih etti zaten. Bunun için önce İsrail'i sahaya sürdü, zeminin elverişli olduğunu görünce de ABD'ye yönelik önemli bir tehdidi bertaraf etme iddiasıyla "Muharip Başkan" olarak kendisini ortaya attı.
Bu çeşit siyasetçiler için savaş daima güvenilir bir örtü demektir. Hatta bunun gerçek bir savaş olması bile şart değildir. Türkiye'de "Başkanın Adamları" adıyla gösterilen Wag the Dog filmini hatırlıyor musunuz Filmdeki Amerikan başkanının küçük yaştaki bir kızla ilişkisi ortaya çıkınca sahte bir savaş hikayesi uydurulur ve kamuoyunun dikkati buraya çevrilir. Keza bugünlerde malum sebeplerle yeniden popüler hale gelen "Bindokuzyüzseksendört" romanında da hiç kimsenin görmediği ama televizyonlarda ve gazetelerde sürekli haberleri çıkan bir savaş rejimin mevcudiyet ve meşruiyet kaynağıdır.
ABD ve İsrail'in İran'a yönelik saldırıları kimilerinin iddia ettiği gibi "tiyatro" falan değil tabii. "Ortada savaş falan yok, İran ile İsrail veya İran ile ABD arasında danışıklı dövüş var" diye konuşup yazanlar oldu çünkü. İran'ın bu saldırılara "kontrollü karşılık" vermesi mümkün olduğunca daha az kayıpla bu işten kurtulma stratejisine dayanıyor. Yoksa, en üst komuta kadrosu Mossad tarafından suikastla yok edilen, en büyük petrol tesisi bombalanıp çalışamaz hale getirilen bir ülke için tiyatro oynuyor demek en hafifinden saçmalık.
Ne var ki Trump'ın başlattığı savaşın ABD'nin milli çıkarları bakımından gerekçeleri belirsiz. Washington'da aklı başında hiç kimse bu savaşın gerekliliğine ilişkin olumlu bir kanaat taşımıyor. Aksine bunu megaloman başkanın yeni bir çılgınlığı olarak değerlendiriyorlar.
Trump'ın bahanesi İran'ın nükleer silah üretme kapasitesi. Oysa bu çalışmaların kontrol altında tutulması ve silah üretiminin engellenmesi için Obama döneminde başlatılan bir program vardı. Trump iktidara gelince bunu durdurmuştu, ikinci döneminde ise yeniden başlattı. Konu müzakere masasındayken de İsrail'i İran'a saldırttı.
Dahası, ABD Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Tulsi Gabbard daha üç ay önce "İran'ın nükleer silah yapmadığını ve Dini Lider Hamaney'in 2003 yılında askıya aldığı nükleer silah programına izin vermediğini değerlendirmeye devam ettiğini" söylemişti.
ABD Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Gabbard eski bir Demokratken, geçen seçimde Trump'ın en büyük destekçilerinden biri olarak ortaya çıktı. Bu süreçte çok da yararlık gösterdiği için İstihbaratın başına getirildi. Yani muhalif ruhlu bir bürokrat değil, Trump'ın yakın kurmaylarından biri.
Gabard'ın açıklaması gündeme getirilince megaloman başkanın cevabı "İstihbarat birimlerimiz yanılıyor" oldu. Bilahare Başkan Yardımcısı Vance de "Bizde istihbarat birimlerinde olmayan bilgiler var" açıklaması yaptı. Gabbard'dan ise "İran'ın nükleer silah yapmıyor olması yapmayacağı anlamına gelmiyor" şeklinde bir düzeltme geldi.
(ABD Başkanının kendi bürokratına kamuoyu önünde basın aracılığıyla laf söylemesi çoğu kişiye tuhaf gelse de bizim burada alışık olduğumuz bir tutum.)
Önceki gün de Pentagon'un istihbarat kolu Savunma İstihbarat Ajansı'nın bir raporu basına sızdı. Bu raporda Amerikan güçlerinin gerçekleştirdiği saldırıların "İran'daki nükleer tesislerin ana bileşenlerini yok etmediği, sadece işlevini aylarca ötelediği" belirtiliyordu.
Trump buna ateş püskürdü. "Yalan haber kanalı CNN, başarısız New York Times ile birlikte tarihteki en başarılı askeri saldırılardan birini etkisiz göstermek için birlik oluşturdu"