İnsanlık tarihi fikirlerin tarihi

CUMARTESİ YAZILARI

İnsanlık tarihi aslında fikirlerin tarihidir. Hayatımızı değiştiren, şekillendiren, yönlendiren eylemlerin, davranışların, uygulamaların hepsinin altında bir fikir var. Söz gelimi, konuşurken kullandığımız kelimeleri veya bu kelimeleri oluşturan sesleri (fonemleri) temsil edecek belirli işaretleri birtakım yüzeylere kazıma fikri gibi. Çok büyük ihtimalle bu fikrin de gerisinde doğadaki somut varlıkları gösterensimgeleyen şekiller yapma fikrinin verdiği ilham vardı. (Gerçi "yazı"nın pratik amacını anlıyoruz ama "resim" fikrinin amacını kavramak zor. Belki de bunun için biri isteyen herkesin gündelik hayatında kullandığı bir teknik, diğeri yalnızca sanatçının duygularını ifade etme aracı.)

Aslında netice itibarıyla her fikrin arkasında birbirlerini de etkileyen başka fikirler görülebiliyor. Mesela, günlere isim verip bunları yediyle sınırlama, bir ayı dört haftaya ayırma gibi fikirlerin gerisinde de günlük hayatımızı kolaylaştırmaya yardımcı olacak matematik ve astronomi fikirleri var. Keza bir günü yirmi dört bölüme ayırma, sonra bunları altmışa bölme, sonra o altmışı da yeniden altmış parça yapma fikrinin de öyle.

Mesela, herhangi bir nesnenin altına kendi ekseninde dönebilen bir çember eklenirse o eşyayı sürüklemenin kolaylaşabileceği, hatta başka eşyaları da üzerine koyarak taşıyabileceğimiz fikri giderek çok daha karmaşık araçları üretmeye yarayacak fikirlerin başlangıcı oldu.

Biz insanlar düşünüyoruz, tasarlıyoruz ve uyguluyoruz. Buradaki tasarlama (yani tasavvur etme) kavramı yerine düşleme (yani tahayyül etme) kavramını da kullanabiliriz. Çünkü fikir zihinde canlanan bir şeydir.

Gerçek hayatta uygulamanın yolunu buluncaya kadar ise tam anlamıyla canlanmamış olan fikirlerimizi zihnimizde hayal olarak yaşatabiliriz.

Mesela insanların kuşlar gibi uçma fikri hava taşıtları icat edilinceye kadar hayal olarak zihinlerde yaşatıldı. Daha doğrusu, zihinlerde ve sanat eserlerinde.

İmdi, insanlık tarihini fikirlerin tarihi olarak ele alırsak, bir, bunların en önemlilerinin hangileri olduğunu neye göre belirleriz İki, bu fikirlerin nereden ve niçin ortaya çıktıklarını ve hayatlarımız üzerinde neden etkili olduklarını nasıl açıklarız

Peter Watson "Fikirler Tarihi: Ateşten Freud'a" (YKY, 2021) isimli kitabının giriş bölümünde yukarıdaki sorunun ilk kısmına yönelik olarak bugüne kadar ortaya atılan cevap önerilerinin zengin bir dökümünü veriyor; merak edenlere öneririm. (Ancak bu çok değerli eser "fikirlerin tarihi" diye işe başlayıp, ilk birkaç bölümden sonra düpedüz bir "fikir tarihi" çalışmasına dönüşmüş, onu da haber vereyim.)

Yalnız bu fikirlerin somutlaşması, yani eski tabirle kuvveden fiile geçmesi ayrı bir süreç Toplumsal şartlar, ekonomik ihtiyaçlar, siyasi amaçlar, estetik arayışlar, dini inanışlar, hatta iklim ve tabii coğrafya sürekli birbiriyle etkileşim içinde fikirlerimizi şekillendiriyor. Hangi fikrin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı kadar ne ölçüde etkili olacağını da "ortam" belirliyor. Dolayısıyla hiçbir fikri kendisini hazırlayan şartlardan bağımsız değerlendiremeyiz.

Biri çıktı, tekerleği icat etti... Öbürü kalktı, Amerika'yı keşfetti.. diye bir anlatım tarihte olup bitenleri açıklama kudretine sahip değil. Dahası, biz geçmişe nasıl bakıyorsak bugüne de aynı gözlüklerle bakıyoruz. Onun için halihazırda yaşananları anlamayı da zorlaştırıyor bu basitleştirme.

Biliyorsunuz, tarih yazımı eski zamanlarda savaşlar, istilalar, taht kavgaları gibi siyasi olayların anlatılmasına dayalıydı. İktisadi ve sosyal gelişmeler dikkate alınmadığından siyasi olayların anlatılmasında da "sebep sonuç ilişkileri" genellikle havada kalırdı. Önce "geçmişte aslında ne oldu" ve ardından "peki, nasıl oldu" sorularının cevabını aramaya yönelik "bilimsel tarihçilik" anlayışı ise 18. Yüzyılda temelinin atıldığı söylenebilecek modern bir disiplin.

Ama tabii tarihçiliğin bu anlayış doğrultusunda tam anlamıyla bilimsel bir disiplin olarak şekillenmesi için yirminci yüzyıl başlarına kadar beklenmesi gerekti. Tarihteki olayların "nasıl" gerçekleştiğine cevap bulmaya yönelik modern bilimsel tarihçiliğe "geçiş" bizde de Fuat Köprülü'nün ve onun Ömer Lütfü Barkan, Halil İnalcık gibi öğrencilerinin geniş ufuklu yaklaşımlarıyla gerçekleşmiştir.

Bugün her biriyle iftihar etmemiz gereken, dünya çapında tarihçilerimiz var. Ne var ki eğitim sistemimiz büyük ölçüde ezbere dayalı olma özelliğini korurken, tarih öğretiminde de geçmişteki siyasi ve askeri gelişmeleri adeta bağlamsız biçimde sıralama alışkanlığından bir türlü kurtulamadık.

Özellikle okul çağında çocuğu olanlar bunu yakından görüyorlar. Nitekim Karar yazarı İsmet Berkan'a da lise öğrencisi oğlu bir gün ders kitabından başını kaldırıp "Baba, liberal ekonomi politikası uygulanmasına karar verildi ne demek" diye sormuş. Bu çeşit temel bilgilerin, bizdeki ders kitaplarında olduğu gibi ezberlenmiş tanımlar şeklinde değil, "bir tarihi bağlamla birlikte öğrenciye aktarılması" gerektiğini düşündürtmüş bu soru Berkan'a.