Haftanın notları: Yeri dolmayacak!

Muazzam bir kültürel birikim, güçlü bir siyasi tarih galerisi ve bütün sosyal çelişkilerin barış içinde çözülmesini hedefleyen bir yol haritası... Yeri dolmayacak. Perşembe akşamı dünya hayatına veda eden duayen meslektaşım Mehmet Barlas'tan söz ediyorum, anlamışsınızdır. Onunla yapılmış nehir söyleşiyi hâlâ okumamış olanınız varsa, hemen okumaya başlasın, derim. ("Dün Dündür" Turkuvaz Kitap) Her devrilen çınarın arkasından insan dönüp bir de kendi hayat hikâyesine bakıyor tabii... Klasik Batı Müziği ve rock dinleyerek geçti yıllarım... Babam ud çalıyordu ama bizim müziğimiz ruh kapılarımdan bir türlü içeri giremiyordu. Gün geldi, Mehmet Bey (Barlas) yazıları ve radyo-TV programlarıyla benim gibilerin dikkatini bizim "şehir müziği"mize; Dede Efendi'den Alaeddin Yavaşça'ya kadar uzanan bir yelpazeye çevirdi ki, büyük olaydır. Şöyle diyordu: "Alaturka müzik ne demek, tuvalet, banyo gibi şeylerde kullanılırsa bir anlamı var; iyi müzik, iyi müziktir. İnsanın kendi dilinde söylediği güzel bir şarkının nasıl yürek titrettiğini bilmeyene yazık!" Yazılarımın altına koyduğum notlardan fark etmişsinizdir; son günlerde Kemal Tahir'in notlarını tekrar tekrar okuyorum. Şimdi Mehmet Bey'in Kemal Tahir için düştüğü şu notu buraya almanın tam yeridir: "Bir insan, üstelik haksız yere, on üç yıl hapis yatarsa vatanına, insanına küsmez mi Ben Kemal Tahir'de küskünlüğün değil, merak duygusunun daha fazla geliştiğine tanık oldum. 'Bu