Haftanın notları: Yalan hayatımız!

Şuraya not düşmüş olayım... Dünya Sağlık Örgütü çok yakında "iklim krizi"nin global bir sağlık sorununa dönüştüğünü ilan etmeye hazırlanıyor... "İklim değişikliğinin yol açtığı hastalıklar" diye bir şeyi önümüze koyup yine devasa yetkilerine dayanarak bütün dünyayı hizaya sokmaya kalktıklarında ne yapacağız; oturup düşünmekte fayda var. Geçen pazartesi "öğretmenler" sorunumuzu yazdım, hatırlarsınız. Okurlarım sağolsunlar, ülkenin dört bir yanından yağmur gibi mesaj yağdırdılar. O arada yeni Milli Eğitim Bakanı'mız Yusuf Tekin de esas meselenin "öğretmen yetiştirmek" olduğunu vurguladı, sevindim, umutlandım. Meğer bir de "veliler" sorunumuz varmış ki, fena! Neler neler anlattı öğretmen dostlar... Çocuğu 1. sınıfa giden bir velinin sınıf öğretmenine gidip "Çocuğum okuyup yazmayı öğrenmek istemiyorsa zorlayamazsınız, ister öğrenir, ister öğrenmez" dediği bir ortam... Velhasıl, toplumca kopmuş gitmişiz. Sınıfta kalmanın olmadığı bir sistemin olumlu yanlarıyla olumsuz yanlarını iyi tarttık mı Öğretmenlerden dinlediklerimden sonra bundan artık emin değilim. Bağdat Caddesi tayfası bir kafede oturmuş laflıyorlar. Yaşlar 45-60 arası... Masadaki iki erkek sinmiş, ağızlarını açsalar kadınlar hemen sözlerini kesiyor. Konu tabii ki memleketi bir ağızdan kötülemek ve her şeyden şikâyet etmek. Bir süre sonra tükeniyor ve başka bir konuya geçiyorlar: Sürekli hayatından şikâyet eden, etrafı kötüleyen "toksik" insanlardan kaçmak gerektiğini