Haftanın notları: Deprem bölgesi 'avcı'ları...

Bu artık hepimize ders olsun... Politika bu olmasın! Gündelik hayatımızda kimsenin "doğru" görmediği tutumları sırf "Politika sahnesidir, normaldir" diyebileceğimiz bir gevşeklik seviyesine çekmemeliyiz. Tutarsızlığın normalleştirilmesini hayatımızın hiçbir alanında kabul etmiyorsak, politikada niye kabul edelim Hem içinde bulunduğun çevreyi "pusucular" olarak tarif edeceksin hem de bunu söyledikten hemen sonra aralarına geri döneceksin... Gençlere kötü örnek olmak diyorlar ya, böyle bir şey... Deprem bölgesinde elinde kamerayla dolaşıp her şeyi görüntülemeye kalkanlar artık halktan ciddi bir tepki görüyorlar. Tepki gösterenler haklılar. İnsanların rastgele fotoğrafını çekmekte neredeyse örtülü bir "şiddet" yok mu Bazen sadece insanların değil, enkazların veya çadır kentlerin manzarasını görüntülemek de masum bir iş olmaktan çıkabiliyor. İşi iyice "afet turisti" gibi ortalıkta dolaşıp fotoğraflamaya çevirmek nedir Allah aşkına Görüntülemek ile şiddet arasındaki bağlantıdan bahsedince ister istemez aklıma Susan Sontag geliyor... Bilen bilir, Amerikalı yazar bu konuya çok kafa yormuş, okurlarını da düşündürmüştü. "Nasıl bir kamera, silahın dönüşmüş hâliyse, birinin fotoğrafını çekmek de cinayetin dönüşmüş hâlidir" demişti Sontag. Retoriği abartmış diyebilirsiniz... Fakat şu nokta kesinlikle doğru: Görüntü alanla görüntüsü alınan arasındaki mesafede, yine Sontag'ın