Cumartesi Notları: Bu 'çıkmaz'dan çıkmalıyız!

İklim... Bir tür kıyamet. Deprem... Vur patlasın çal oynasın mı, yoksa ilkyardım odası mı daha doğru Orman... İyi de, artık orman denilince akla ilk yangın geliyor. Tarım... Söyleyin, kuraklık mı var Güneş... D vitamini için elzem ama ya kanser olursak Oksijen... Acaba yakın zamanda onu da su gibi paralı yaparlar mı Hayvanlar... Ne güzeller ama virüs taşıyıcısı olduklarını unutmamalı. Bu liste uzar gider... Peki hayat mı bu Ama halimiz de bu!.. Daha doğrusu birileri medyayı da kullanarak içerisinde nefes nefese dolaşıp durduğumuz kâbuslar ortamı inşa ettiler. Bu boğucu atmosferden, bu umut nedir bilmeyen tasavvurdan, bu "Allahsız" kıyamet çemberinden derhal çıkmanın yollarını bulmalıyız. Dün mikroplastikler üzerinden oluşturulan korku rüzgârından söz etmiştim. Diyorlar ki, su değil, plastik içiyorsunuz... Tamam ama bilinmeyen, öngörülmeyen bir şey miydi bu Asla! Plastiklerin zararlı özelliklerini dünya, bilim, endüstri 60 yıldır biliyor. Bir tek sıradan insan denklemin dışındaydı. Ona zaten hep "denek" muamelesi yapılıyor. Ninem "Su gibi aziz ol, yavrum!" desin diye ona sürekli su taşırdım. İçine bir dilim limon atılmış, pırıl pırıl bardaklarda ışıldayan su... Şimdi sanki ne öyle su kaldı, ne de azizliğe inanç! Dünya Will Smith'in tokadı ve Ukrayna'yla oyalanırken "Büyük Sıfırlama"yı kurgulayan elitler Dubai'de toplanmış yakın geleceği konuşuyordu. Haberiniz oldu mu Muhtemeldir ki, olmadı. Çünkü artık onlar hakkındaki haberlerin