Çalışan değil, çalıştıran sorunu

Külahı önümüze koyup düşünmemiz gerekir... Belki en başta da onlarca yıldır medyada sözü geçen biz gazeteciler yapmalıyız bunu... Yahu ne zamandan beri çalışanlara (emekçilere) bu kadar uzak duran bir toplum olup çıktık Nasıl oldu da çalışanlardan yana atılmış her olumlu adımdan şüphe duyar olduk 80'lerden bu yana neoliberalizm nasıl silindir gibi geçtiyse üzerimizden... Nasıl yamulduysa gündelik iktisata bakışımız... Babası emekçi, kardeşi emekçi, akrabaları emekçi adamlar şimdi "ya asgari ücret zammı enflasyonun arttırırsa, ya EYT hakkı çalışma düzenimizi bozarsa" diye dertleniyor... Bir de işverenler cephesi var tabii... İş güç hayatımızdaki yerlerinin gücü yetmiyormuş gibi... Kolektif zihnimizi de güçlü biçimde yönlendiriyorlar. Mesela 23 Aralık'tan bu yana... Yani asgari ücrete zam açıklandığından beri tv'lere çıkan ihracatçıları dikkatle izledim. Gözbebeklerimiz hani... Ülkemiz ekonomisini açık tutsun, büyümemiz devam etsin diye zenginleşmelerini canla başla alkışladığımız ihracatçılar... Her gün ağladılar, her gün. "Asgari ücret zammı sonrası üzerlerine binen yük uluslararası piyasada rekabet etme kapasitelerini zedeleyecekmiş." Aynen böyle dediler... Hele orta boyutlu şirketleriyle pandemi döneminde kazançlarına sekiz takla attıran işveren kesimi... Duyuyorum... Yılın son günlerinde... Şirketlerinde mobbing altında 12 saat mesai yapan ve gıkları çıktığında kapıyı göstermekle tehdit ettikleri çalışanlarına