Nurlardan istifade edememek

Risale-i Nur herkesin istifadesine açık bir eser. Herkes kendi haletine uygun olan meyveyi o bahçeden koparıp alabilir. Herkesin aklî, kalbî ve ruhî ihtiyaçlarına münasip bir ders vardır.

Bununla birlikte Risale-i Nur'un da hususan has talebelerinden bir isteği vardır. O istek ise Kur'ân hizmetinin safiyetine, hâlisiyetine, ihlâsına uygun hareket etmektir.

Risale-i Nur'u şahsî menfaatlerine, şahsî beklentilerine, şahsî hedeflerine bir alet yapmamaktır. Risale-i Nur talebeliği, hukuku gözetmek ve o hukuka uygun hareket etmektir. Bu hassas nokta unutulur veya dikkate alınmaz ise Risale-i Nur'un kudsî mânâları bize kapanmaya başlar. okça okunuyor olsa bile dilden kalbe iniş yolları tıkanır veya tamamen kapanır.

Şamlı Hafız Tevfik Ağabeyin kendi şefkat tokadında bahsettiği hususlar bizim için de geçerli bir ders niteliğindedir. Kur'ân-ı Hakîm'in ruh-u hizmetine zıt olan bir vaziyetin kendisi hakkında ortaya çıkarmış olduğu şefkat tokadı ve neticesini bizlere bir ibret olarak aktarmaktadır.

Yazımızı fazla uzatmamak için neticesinden bahsedeceğiz. "Sekiz senedir ben Üstadımın hem muhatabı, hem müsevvidi, hem mübeyyizi olduğum halde, sekiz ay kadar Nurlardan istifade edemedim. Bu hale hayret ettik. Ben de ve Üstadım da, "Bu neden böyle oluyor" diye esbab arıyorduk. Şimdi kat'î kanaatimiz geldi ki, o hakâik-i Kur'âniye Nur'dur, ziyadır. Tasannu, temelluk, tezellül zulmetleriyle birleşemiyor. Onun için, bu Nurların hakikatlerinin meâli benden uzaklaşıyor tarzında bulunarak bana yabanî görünüyor, yabanî kalıyordu. Cenâb-ı Haktan niyaz ediyorum ki, bundan sonra Cenâb-ı Hak bana o hizmete lâyık ihlâs ihsan etsin, ehl-i dünyaya tasannu ve riyâdan kurtarsın. Başta Üstadım olarak kardeşlerimden dua rica ediyorum."1