Normalleşmiş sivil-asker ilişkileri

Perşembe günü Yüksek Askeri Şûra toplandı ve ordunun en üst kademeleri için atamalar yapıldı. Ne bir siyasi-bürokratik gerilim yaşandı, ne gereğinden fazla haber oldu ne de üzerinde tartışmalar yaşandı. Tam da olması gerektiği gibi. Demokratik değerlere uygun sivil-asker ilişkileri bir çeşit gelişmişlik göstergesidir. Türkiye'de uzun yıllar boyunca hayal dahi edilmesi zor olan işler oldu. Bunların başında da sivil-asker ilişkilerinin düzenlenmesi gelir. Hatırlayın, eskiden Yüksek Askeri Şûralarda sivillerin neredeyse hiçbir yetkisi olmazdı. Çoğunlukla önüne konulanı imzalamak zorunda kalan siyasetçiler, sözüm ona komutanı oldukları kurumun işleyişi ve atamaları hakkında bırakın söz sahibi olmayı bilgi sahibi bile değillerdi. Ordunun içinde "teamül" adı altında kurulmuş bir yapı sayesinde işleyiş kendi kendine devam ederdi. Böylesi bir dokunulmazlık, aslında ülkedeki askeri vesayetin de temelini oluşturuyordu. Halbuki en doğru ve en bilinen tarifle askerlik "profesyonel" bir meslektir. Siyasetten özellikle uzak durması ve kendi alanında uzmanlığını geliştirmesi beklenir. Yüksek düzeyde profesyonelleşmiş ordular, siyasetten uzak durdukları gibi siyasetin objektif kontrolü altına girmiş olurlar. Bu bir çeşit iş bölümüdür. Siyaset, ülkenin siyasi ve stratejik hedeflerini belirler. Askerler ise o stratejik hedeflerde tarif edilenleri, emri aldıkları anda yerine getirmek için çaba sarf eder. Ama ülkemizde bu durum yıllarca maalesef hep tersinden işlemişti. Zayıf siyasi iktidarlar, ülkenin stratejik hedeflerini tespit edemedi. O boşluğu da ordu doldurdu. Ordu siyasetin içine girdikçe de kendi işlerinden uzaklaştı. Yani hiçbir şey olması gerektiği gibi olmadı. Sadece eski askeri şûra fotoğraflarına bile baksanız ilişkinin ne