G-20 ve uluslararası kurumlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan G-20 zirvesi vesilesiyle gittiği Hindistan'da yoğun bir mesai geçirdi. Zirvenin kendi başarısı bir kenara Erdoğan yine her zaman olduğu gibi Türkiye'nin dinamik dış politika gündemi çerçevesinde ülke önceliklerine göre görüşmelerde bulundu. Türkiye için oldukça iyi bir zirve olduğunu söylemek bile mümkün. Tartışmalı zirve bildirgesinde Türkiye'nin tahıl koridoru için ortaya koyduğu çaba övülmüş. Ama bunun dışında zirvenin kendi başına pek bir anlamı olduğunu söylemek mümkün değil.
Mesela çıkan bildirgeden ne Ruslar ne Ukraynalılar memnun görünüyor. Rusların rahatsızlığını zaten anlayabiliyoruz. Putin katılmadı bile toplantıya. Ancak Ukrayna da rahatsız. Ukrayna tarafı G-20'de Rusya'ya karşı kullanılan dilin çok fazla yumuşatıldığını düşünüyor. Mesela "Ukrayna'ya karşı Rusya'nın açtığı savaş" ifadesinin yerini "Ukrayna'daki savaş" ifadesi almış durumda. Ukrayna bu ve benzeri ifadeleri Rusya'yı memnun edecek tavizler olarak görüyor haklı olarak. Gerçekten bazı noktalarda dilin önceki yıla itibarla yumuşadığı doğru. Savaşın son bulmasının temenni edildiği yerlerde taraflar barışa davet edilmiş. Ukrayna kendi coğrafyasının işgal edildiğini Rusya'nın işgali sonlandırması gerektiğinin söylenmesi gerektiğini düşünüyor.
Gerçi Ukrayna'nın tüm ihtiyaçlarına cevap verecek bir metin çıksa ne olur diye sorabilirsiniz. Cevap verelim. Hiçbir şey olmaz. Ne savaş biter ne Ukrayna'nın dertleri çözülür. Rusya ve Çin'in zaten katılma ihtiyacı bile duymadıkları bir toplantı. Rusya ve Çin'in yokluğunda bile böylesi bir yumuşak metnin çıkmış olması ayrıca bir eleştirilebilir. Rusya ve Çin olsaydı en azından "onlarla müzakerede ancak bu kadarı çıktı" denebilir, bir mazeret sunulabilirdi. Ancak görünen o ki, Batılı ülkeler diğer Batılı olmayan G-20 üyelerini bile Rusya ve Çin'in yokluğunda dahi ikna edememiş.