Farklı beklentiler örtüşen başlıklar

Türkiye'nin Ortadoğu'daki bazı ülkelerle ilişkilerinin değişimini "ikili ilişkiler" üzerinden anlamaya çalışmak eksik bir resim ortaya çıkartıyor. İster Suudi Arabistan, ister Birleşik Arap Emirlikleri, isterse İsrail olsun bu ülkelerle Türkiye'nin geliştirmeye başladığı normalleşme süreci tek başına ikili beklentilerin sonucu değil. Yani aslında sadece ekonomik yatırım ve benzeri üzerinden anlamaya çalışırsanız yanılırsınız. Tabii ki, Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleriyle daha yakın ilişkiler tesis etmesinin ekonomik sonuçları da olacak. Ticaret hacimleri artış gösterebilir. Doğrudan yatırımlar da olabilir. İsrail ile Türkiye, ortak petrol ve doğalgaz hatları için anlaşma da yapabilir. Ancak bu beklentiler tek başına değişimin sorumlusu olmadığı gibi tek sonucu da bu tür ekonomik gelişmeler olmayacak. Ortadoğu'da yeni bir döneme giriyoruz. Bu dönemin asıl özelliği de herkesin kendini çok daha yalnız hissedeceği bir dönem. Yani yapılan anlaşmalara aldanıp sarsıntısız işbirliği projeleri sonucu çıkarmak doğru olmaz. Aksine her ülke böylesi kırılgan zamanlarda uzun vadeli ve her konuyu kapsayan ilişkiler geliştirmenin zor olduğunu bilir. Mesela, Suudi Arabistan artık ABD'ye Trump döneminde baktığı gibi bakamıyor. Bölgesel gelişmelerde Arap Emirlikleri'ne de güvenemeyeceğini biliyor. İsrail üzerinden ABD'ye ulaşmak da pek kolay değil. Ama bütün bunlar olurken Suud veya diğerleri, Türkiye'ye güvenecek diye bir şey de söz konusu değil. Basitçe anlatmak gerekirse kimse gereksiz düşmanlık istemiyor. Kimse gereksiz dostluk da istemiyor. Mesela, İsrail ile Doğu Akdeniz üzerinden anlaşabilirsiniz ama Mısır üzerinden