Beka kavramı ve güven

Türkiye'de her türlü tartışmanın ve kavramın suyunu çıkardığımız için olsa gerek neredeyse önemli birçok kavramın ülkeye ait bagajları oluştu. Ve yine maalesef son derece nesnel bazı kavramları siyaset odaklı okuduğumuz için çok basit gerçekleri baş aşağı etmeye çalışanlar var. Bu kavramlardan biri de devlet bekası. Muhalifler bu kavramı neredeyse sakıncalı bir kavram olarak ilan etmeye çalışıyor. Çünkü devletin bekası söz konusu olduğunda seçmenin istikrarı önemseyeceği ve güvenlik temelinde karar vereceği düşünülüyor. Bu da doğal olarak toplumda en yüksek güvene sahip Erdoğan'a var olan desteğin sürmesi anlamına geliyor. Çünkü Erdoğan öyle ya da böyle bu ülkeyi birçok krizden başarıyla çıkardı. "Yaparsa Erdoğan yapar" fikri en yaygın kanaat. Öte taraftan muhaliflerin çoğunluğu topluma güven vermediklerinin farkında olsa gerek. Sadece kurulan masaların kompozisyonlarına baktığınızda bile ülke güvenliğinin nasıl sağlanacağına dair bir fikir edinemezsiniz. Bu nedenle muhalefetin bir şekilde ülke bekasına yönelik tehditleri görmezden gelme çabasını ve beka sorunlarından bahsedenleri linç etmeye yönelik tavrını hoş görmesem de anlayabiliyorum. Ama onlar böyle yapıyor diye beka önemsizleşmiyor. Aksine devlet bekası sorunu sadece kriz anlarında değil ve sadece Türkiye'de değil, tüm devletlerin her zaman yakından tecrübe ettiği bir meseledir. Koca bir uluslararası ilişkiler literatürü "beka kavramı" üzerinde yükselir. Neredeyse her uzman, beka korunmadan devletlerin diğer beklentilerinin anlamsız olduğunu kabul eder. Bu mantığa göre ABD'nin de, Rusya'nın da, Çin'in de, Kamerun'un da asıl meselesi bekadır. Önce onu garanti etmeye çalışır. Ancak muhalifler, bize Türkiye'nin beka sorunu olmadığını