Anayasa değil siyasi kriz teklifi

Son yazıda altılı masanın anayasa teklifine bakma ihtiyacı hissetmediğimi, birçok kimse gibi ne dediklerine dair ilgimi yitirdiğimi yazmıştım. Ama öyle ya da böyle karşıma çıkıyor. İyisiyle kötüsüyle haber oluyor. Ve gördüğüm kadarıyla yine kötüsüyle haber olmuş. Ben de şöyle bir göz attım. Anayasa teklifi dendiğinde kapsamlı ve bütünlüklü bir teklif olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bazı maddelerde değişiklik öngörüyor ve bu maddeler çoğunlukla birbirinden kopuk, güncel tartışmalara kısa cevaplar halinde ve çoğunlukla da ortaklıktaki parti liderlerinin kendi beklentilerini yansıtmanın ötesine geçememiş. Anayasa değişikliğinin ortak bir zihin ürünü olmasını beklersiniz. Ama bu teklif bütünden değil parçalardan hareket etmiş ve her ortağı mutlu etmenin peşine düşmüş. Mesela HDP'yi mutlu etmek için İçişleri Bakanlığı'nın belediyelere kayyum atama yetkisi kaldırılmış. Mesela, İyi Parti'yi mutlu etmek için başbakanlık kurgulanmış. Birilerini mutlu etmek için OHAL KHK'ları kaldırılmış. Kılıçdaroğlu'nu mutlu etmek için cumhurbaşkanlığı yapanların siyasete dönemeyeceği karara bağlanmış. Daha eleştiri konusu yapılacak ve aslında toplumun beklentilerini ilgilendirmeyen birçok örnek bulabilirisiniz. Fakat ne de olsa hayata geçmeyeceği için çok da tartışmaya gerek yok diye düşünüyorum. Seçilmiş ama sembolik cumhurbaşkanı Ama en önemli kısmının nasıl mahsurlar barındırdığına ve böylesi bir zihniyetin ülkeyi nasıl krize sürükleyeceğine odaklanabiliriz. Teklife göre cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecekmiş ama sembolik olacakmış. Ne kadar sembolik olacağını bilmiyoruz. Ama halk tarafından seçileceği için anayasa maddesine nasıl yazarsanız yazın gerçek siyaset