Salâhat mı maharet mi

Son günlerde Türkiye'nin gündemini Cumhurbaşkalığı seçimi meşgul ediyor.Cumuhurbaşkanı kim olacak Veya kime oy vereceğiz meselesi. Bu sualin cevabına geçmeden önce iki kelimenin anlamlarını ifade etmek gerekir. Salâhat: Temiz olma. İyilik. Övülmeyle değer hal. Maharet: Becerikli ve işin ehli olandır. Kişinin şahsi kemalâtı noktasından bakılırsa salâhat önde gelir. Fakat devlet yönetimi söz konusu olunca maharet öne çıkar. Tercih bu noktada maharetten yana olmalıdır. Maharet sahibi olmak, yalanı doğru gibi taktim etmek değildir. Bediüzzaman, Münazarât adlı eserinde kendisine sorulan bir soruya verdiği cevap bugün içinde bulunduğumuz atmosferi değerlendirmede bize bir çözüm yolu göstermektedir. Sual: Bazı nâs, senin gibi mânâ vermiyorlar. Hem de bazı Jön Türklerin a'mâl ve etvârı pis tefsir ediliyor. Zira bazı Ramazan'ı yer, rakı içer, namazı terk eder. Böyle, Allah'ın emrinde hıyanet eden, nasıl millete sadakat edecektir Cevap: Evet, neam, hakkınız var. Fakat hamiyet ayrı, iş ayrıdır. Bence bir kalb ve vicdan fezâil-i İslâmiye ile mütezeyyin olmazsa, ondan hakikî hamiyet ve sadakat ve adalet beklenilmez. Fakat iş ve san'at başka olduğu için, fâsık bir adam güzel çobanlık edebilir. Ayyaş bir adam, ayyaş olmadığı vakitte iyi saat yapabilir. İşte, şimdi salâhat ve mehareti, tâbir-i âharla fazileti ve hamiyeti, nur-u kalb ve nur-u fikri cem edenler vezaife kifayet etmezler. Öyleyse, ya maharettir veya salâhattir. San'atta maharet ise müreccahtır. Hem de o sarhoş namazsızlar Jön Türk değiller, belki şeyn Türktürler. Yani fena ve çirkin Türktürler.