Âhir zaman

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde her şeyin karma karışık olduğuna şahit oluyoruz.

Yalan ile doğruluğun, adalet ile adaletsizliğin, emin insan ile emniyetsiz insanın belirsizliği, sabır ile sabırsızlığın birbirine karıştığı ve yan yana gezdiği bir dünyada yaşıyoruz. İşte bunun adına herhalde ahir zaman demek gerekir.

Bu konuya hadis-i şerifler işaret etmiştir. Bediüzzaman şöyle der: "Kalbin sadefinde din-i hakkın cevheri bulunmazsa, beşerin başında maddî, mânevî kıymetler kopacak."1

"Kıyamet kopmazdan önce gece karanlığının parçaları gibi fitneler olacak. (O vakit) kişi mü'min olarak sabaha erer de kafir olarak akşama kavuşur. Mü'min olarak akşama erer, kafir olarak sabaha kavuşur. Birçok kimseler azıcık bir dünyalık mukabilinde dinlerini satarlar."2

"Emanet zayi edildiği vakit kıyameti bekleyin!", "Emanet nasıl zayi edilir" diye sorulduğunda. Efendimiz: "İş, ehil olmayana tevdi edildi mi kıyameti bekleyin!" buyurdular."3

"Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, hafta da bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi (kısa) olur"4 buyrulur.

Bu hadis-i şerifin açıklamasında İbrahim Canan şöyle bir görüşe yer verir: "Türbüşti, "zamanın yakınlaşması" tabiri için şu açıklamayı yapar: "Bu, zamanın bereketinin azlığına ve her yerde faidesinin azalmasına hamledilir. Yahut da, insanların karşılaştıkları musibetlere ilgileri ve kalplerinin büyük fitnelerle meşguliyeti gibi sebeplerle gece ve gündüzlerinin nasıl geçtiğini idrak edememelerine hamledilir."5

Hz. Ali (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (a.s.) (bir gün): "Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vacib olur!" buyurmuşlardı.

(Yanındakiler): "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar nelerdir" diye sordular. Hz. Peygamber (a.s.) şöyle saydı:

1.Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir meta haline gelirse.

2.Emanet (edilen şeyleri emanet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kıldıkları zaman.