Kitaplar!
OKUYUP bitirdiği klasik kitapları mahalledeki çocuklara dağıtan delikanlılar vardı, aydınlık düşler kurarlardı. Uyanmak için okunurdu kitaplar uyumak için değil.
Onların izinden gidenler otobüslerde okudukları kitapların üçüncü sayfalarına "kitabı okuduktan sonra aldığınız yere bırakın" diye not yazar, kitap okumayı teşvik ederken insani bir duruş sergilerdi.
Bundan birkaç yıl önce bir delikanlı metrobüste okuduğu kitabı oturduğu koltuğa bırakıp giderken arkasından bir adam seslenmişti.
"Kitabınızı unuttunuz." Delikanlı gülümsemişti, "kitabı benden sonra birisi okur diye bıraktım." Yeni moda delikanlılardan biri "vay enayi!" diye alaycı bir tavır takınmıştı da orta yaşlı adam kitabı alıp metrobüsten inen delikanlıya teşekkür etmişti. "Ben okuyacağım." Kitap, Küçük İskender'in "Türkçe Sözlü Hafif Mavi" adlı kitabıydı ve kitabın kapağında bir not vardı.
"Dünyanın sabıka kaydını şairler tutar!"
Şimdi metrobüslere ve otobüslere bakın, herkesin elinde cep telefonu.
Kimileri bir şeyler izliyor, kimileri de kendilerinden büyüklere ve kadınlara yer vermemek için "telefonla oyalanma gösterisine" soyunuyor.
Kültür ve vicdan erozyonunda cehaletten nemalanmak kitap okumaktan değerli.
Ayakları çıplak, üstü başı berbat bir çocuk. Karşısında bir fırın var, yanında kitapçı dükkanı. Bütün gün ağzına lokma girmeyen çocuğun gözleri kitapçı dükkanının vitrinini tercih ediyor. Kitap okuduğu için hapislerde çürüyen bir babanın oğlu.
Sistemin nimetlerinden yararlanan bir babanın oğlu olsa ne ayakları çıplak olurdu ne karnı aç!
Not: Bunlar ya film sahnesidir ya da kitapların ilgisini çeken çocukların hala var olduğunun belgesi.
Böyle bir sahne ekranlardaki dizi filmlerde olsa, çocuğu silahçı dükkanıyla cep telefonu dükkanının karşısına dikerler. İhtimaldir ki çocuğun gözlerini silahçı dükkanına mıhlarlar. Hatta bir punduna getirir çocuğu dükkanın içine sokup, silahın nasıl kullanılması gerektiğini de gösterirler.
Filmlerde küfürlü esprilere alkış tutacağımıza insanlık adına boşalan yerleri doldurduğumuzda, bankalardan önce okumadığımız kitaplara borçlandığımızı anladığımızda, her kötülüğü haklı çıkaracak mazeretler uydurmaktan vazgeçtiğimizde ve sosyal medyayı insanlık için kullanmamız gerektiğini öğrendiğimizde fırtınalar da gelir geçer. Çünkü bizler bir tüyün kasırgaya kafa tuttuğunu kitaplardan öğrendik.