Kirli para!

HAYATIN harcı emektir, Allah'ın yarattığı insan olmanın şartlarından biri de o harcı namuslu ve haysiyetli bir ömürle geri ödemektir.
Para her şeyi yendi, "satın alınmak için" sıraya girenleri görüyoruz. Satın alınan insanların başkaları tarafından da kolayca satın alınmasının önü alınamaz hale geldi.
Bu demektir ki herkesin bumerangı kendine dönüyor!

Güçle para, parayla kanunsuzluk arasında meşhur bir ilişki vardır. Ahlaksız paranın bir dili vardır kirli elleri sever.
Ahlaksız paranın kanlı gözleri vardır bir türlü doymaz! Ahlaksız para ahlaksızların apoletidir kimseye hesap vermez.
Yollar boştur gaza basar!
Yürürken bile para basar!

Bir tesellimiz vardı. "İnsanlık borsasında ciğeri beş para etmeyen adamlar belki dolar içinde yüzecektir ama başları ömür boyu eğik kalacaktır." Hiç de öyle olmadı. Utanma duygusunun zerre kadar hükmü kalmadı, onursuzluğun itibarı büyüdükçe büyüdü.
İnsanlığın kara kutusu vicdanlar bile para kutusu oldu.
Ama parasıyla adam olduklarını zannedenlere karşı bizlerin bakışı hiç değişmedi.

Geçenlerde okuyucularımdan biriyle markette karşılaştım da ayaküstü sohbet ettik. "Nostalji yaparak ayakta kalmaya çalıştığınızı görüyorum ama sizin dilinizden anlayan insan sayısı azaldı. Yine de isyan halindesiniz" dedi, "nasıl olmayayım" diye karşılık verdim. Ardından da "sizin yelelerine güneş taktığınız atlarınız vardı onları da vurdular mı" diye sordu.
"Vurdular" dedim, "en çok da yelesinde güneş olduğu için vurdular." "O kara paralı züppeler kudurdukça kudurdular" diye bir cümle kurdu, "beni neden okuduğunuzu söylememe gerek kalmadı" dedim, elini sıktım ve gittim.
Fırıldaklığın süslendiği, her türlü soysuz ilişkilerin ve kötülüklerin parayla beslendiği bir dünyada yaşadığımızı ikimiz de biliyorduk.
Bir sürahiye su doldurmanın cebini doldurmaktan daha değerli olduğunu düşünen kaç kişi kaldık ki zaten!

Bilinmesi gereken tek şey; ölüme alıştıran bir yerdir Araf. "Yaşamak ne taraf" diye sormaya gerek duyulmayan.
Paranın karşısında "kuyruk sallayanların" bol olduğu bir ülkede, gökyüzünün gözü üzerimizdeyken nereden geldiğimizi unutmadan adaletin ve asaletin karşısında eğiliriz paranın değil. Yemin olsun ki bundan rahatsız değiliz.

Ne güzel şarkıdır o; "Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime. Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime." Bu şarkı belki de kulüp başkanları için falan bestelenmiştir.
Not: Rahmetli Süleyman Seba'nın parası yoktu ama parasından başka bir şeyleri olmayan kulüp başkanlarının onun kadar "zengin yürekli" uğurlanması ihtimal dahilinde bile değildir.