Eski resimler!

MAHALLENİN ortasında çamaşır yıkardı kadınlar.
Döktükleri suların oluşturduğu minik gölette sarı saman çöpünün üzerindeki direnen böcekler ihtisas konumuzdu. O böceklerin onca suya bir saman çöpüne tutunarak meydan okumalarının bizim için önemi büyüktü.
Teldolabı var buzdolabı yok, buzu kiloyla satın aldığımız yıllar.
En yoksul insanların bile zeytini peyniri kolayca yiyebildiği, çeşmelerinden gürül gürül suların aktığı onurlu mahalle yılları.
Yolda bulduğumuz gazete sayfalarının üzerini elimizin içiyle temizler satır satır okurduk.
Gazetecilere saygımız büyüktü.

Sazın tellerine vuranların türküsü duyulurdu akşamları. Yazlık sinemalar ortalığı kasıp kavururdu. Ahmet Tarık Tekçe konuşulurdu, Vahi Öz ile Mualla Sürer yılın çifti. Her mahallede bir Sadri Alışık.
Gazozun içine atılan leblebinin keyfini de bilirdik, 25 kuruşluk harçlıkların değerini de.
Haşlanmış mısır satanların el işçileri bizlerdik. Geceden kapıların önüne yığarlardı soyulması gererken mısırları, sabaha hazır bulurlardı. O mısırlar kazanlarla haşlandıktan sonra aile fertlerine birer mısır hediye. İşçilik o zaman da değersizdi yani.

İnsanlık ölmemişti henüz, bir fotoğraf bile ağlatırdı insanları.
Radyoda, "Burası Marmara'nın Sesi Radyoları, şimdi maç nakline başlıyoruz" diye bir ses duyduğumuz zaman hayat dururdu.
Orhan Ayhan'ın zarafetini, Halit Kıvanç'ın kültürünü nerde görebiliriz bir daha. Onlar görmediklerimizi bir tiyatro sahnesi gibi radyodan bizlere aktarırlardı. Futbol güneşin altında oynanan bir oyundu. 5'erli maç yapardık kaleler taştan. 6'da haftaym 12'de biter.
Her takım futbolcularının kartlarını biriktirirdik, hepsinin de nur akardı yüzlerinden. Yemin olsun bir tanesi bile Fenerbahçeli Mert Hakan Yandaş gibi bakmazdı.

Masal tadındaydı yoksulluk, her şeyin bir şerefi vardı.
Ayakkabısının arkasına basanlara "bitirim" derlerdi ama o bitirimler lokmanın bile helalini yerdi. O zaman da zengin insan çoktu da böylesine görgüsüzlük yoktu.
Ahlaki değerlerin sanatla yakın ilişkisi vardı. Sosyal konularda kendini gösterirdi sanat. İç çamaşırıyla sahneye çıkarak bedenini pazarlayan şimdiki şarkıcıların yaptığı gibi değil.
Şimdiki zamanda aşkın sadece adı kaldı, bir de fiyatı.

Mahalleleri güzel yapan insanlardı.
O yoksul insanların çocukları su sattı simit sattı ama kendini satmadı. Şimdi delikanlılar kadın satıyor, uyuşturucu satıyor, üç kuruşluk çıkar uğruna en yakın dostunu satıyor. Unutkan bir tarihimiz var, oysa isimsiz mezarlarda ne yiğitler yatıyor.