Deprem!

İSTANBUL'DA Silivri merkezli büyük deprem. Artçıları da caba.
"Zaten bekleniyordu" demekle meseleyi geçiştirecek miyiz, yoksa daha beterinin anonsu mu sayacağız Şükür ki 23 Nisan nedeniyle okullar tatildi diyoruz.
O çocukları deprem konulu derslerden mahrum etmenin bedelini "panik halinde" farklı ödeyebilirdik! Çünkü başımıza gelene kadar her şeyi hafife alan bir toplumuz.

Bundan sonra ne olur Küresel ısınmaların yok sayıldığı bir düzende ekranlardaki deprem filozoflarının birbirini tutmayan muhabbetlerinde aklımız karışır.
"Yöresel emlakçılık piyasası" hareketlenir. Korku iklimiyle gerçekler arasında sıkışan sistemin gazını almak için hafızalar itinayla silinir! Birileri sükseli semtlerdeki zeminlerin derdine düşer, insanlar da 3 gün sonra televizyon dizilerinin derdine düşer.

Bizler İstanbul'daki bu depremin beterini 1999 yılında gördük.
O günden bu zamana ne değişti
Azalan ağaçlar, çoğalan binalar ve toplanma meydanlarının bile mumla arandığı mahalleler.
Ağaçlar ki diğer canlıların da barınaklarıdır, hem gökyüzüne her yerin altına atarlar adımlarını.
Onlar depreme karşı en anlamlı koruyucudur ama bizler onları koruyamadık!
Nefes alınacak yer kalmayan bir şehirde, deprem en çok hazırlıksız yakalamayı seviyorsa, bizler ağaçları sevmeyi niye bıraktık
Ayrıca bir dalganın yükselişine de iyi bakalım; denizlere ait olanı almak kolaydır da o denizler gün gelir kendisinden alınanı mutlaka geri alır gerçeğini unutmak kolay mıdır

Deprem; toprak ananın yüksek sesli bildirisidir ve bazı gerçekleri işaret eder. Toprak ana kaşını kaldırdığında hepimiz için ayakta kalmak zor. O yüzden zaman aralıklarında hepimiz aynı tehlikenin içinde olduğunu unutmayalım, toplum bilincini geliştirelim.
Deprem; tabiat ananın bazen de sessiz bildirisidir ama bazen de yüksek sesle gerçekleri işaret eder.
"Çok bilinen bir şeyi anlamamış olmakla, anlamadığınızı fark etmemek arasında gezintiye çıkarken deprem ülkesinde yaşadığımızı da unutmayalım.

İsteriz ki ağaçlar kesilmesin, ormanlar villa yuvası olmasın.