Çocuklar için!

BEN hayata ölüme hazır başladım, yaşım küçük hayallerim büyüktü. Doğar doğmaz gün ışığına çıkardım felaketimi. Kendi kendimi onardım, sürükleyerek geri gönderdim iskeletimi.
O zamanlar denize inen patika yollardan geçerdim, ahşap evler vardı. Sokakta kalabalık yoktu, denizde balık çoktu. Palamudu bilirdim tezgahta kız gibi oynardı, pazardaki balıkçılar öyle derlerdi de kızlar nasıl oynardı o yaşta bilmezdim. Misket oynamayı bilirdim, taş kalelerden yapılmış sahalarda çıplak ayakla top oynamayı.

Benim kader ağlarımı örümcekler ördü, biliyorum hiçbiriniz inanmazsınız ama bütün çocuklar gördü. O zamanlar da büyükler çocukların gördüklerini göremeyecek kadar kördü.
Kuş yemi doluydu ceplerim, topal kuşlarımın doktoruydu kediler. Çocukları çok sevdim diye bana bile deli doktoru dediler.

Pabuç yoktu ayaklarımda, uç uç böcekleri elime konduğunda "annen sana terlik pabuç alacak" derdim, rahmetli annem duymazdı. Elde avuçta yoksa, duysa ne yazardı.
Dişim ağrırdı, "sık dişini" derlerdi sıkardım, rahmetli anam dişime bağladığı ipi kapıya da bağlardı, kapıyı iter ben biterdim. Acıdan anam ağlardı.

Yardımına koşardım çeşmeden kovayla su taşıyan anaların bacıların.
Muteber aileler o zaman da korunma altındaydı. Ben hayatım boyunca kuruşu kuruşuna ödedim vergisini acıların. Ekmeğimin arasına umut koyardım da her ısırışta doyardım. O zamanlar başladım şiirler ve öyküler yazmaya. Sabahları evinden kalkıp işe giden insanları sayardım, geceleri yıldızları saydığım gibi. Küçüklerimi sevip büyüklerimi saydığım gibi.

Çocukluğumda yatılı okulda okurken, Amerika'nın "sömürü bahşişi" olarak gönderdiği süt tozu dağıtılırdı. İçmeyip dökerdim. Bazen de şarkılara dökerdim içimi. İçimde kardan adam yalnızlığı, üşüdüğümü farz edip kazağımı yakardım. İçime çekerdim işçilerin, öğretmenlerin emek kokusunu, onların aydınlık yüzlerini çivi gibi içime çakardım.
Dil din ırk farkı gözetmeden, hiç tanımadığım çocukların gözlerine bile su içer gibi bakardım.

Bu dünyaya kendimizi hatırlatacak bir şeyler bırakmakla yükümlüyken, aynı toprağın çocukları olduğumuzu da hatırlatırız kendimize.
Bu kadar üzerimize gelmesinler, birbirimizi yeniden sevmeyi öğrenebiliriz belki.