Sahte uyum!

Hedeflenen menzile varmak için her şeyle mücadele etmek gerek. Yıllanmış özlemlere giderek hızlanan bir tren pozisyonu almak gibi. Bunun için öncelikle futbolun şartlarını yerine getirmek gerek ama nedense buna pek ihtiyaç duyulmuyor. Bir cümleyle ya da çirkin bir hareketle bütün yanlışları yerle bir edecek kadar hünerli bir teknik adam ve onun ağzının içine düşenler varken, Fenerbahçe'deki tekrarlar usandırıcı değil, futbol kalitesi de kimsenin umurunda değil.

Bir takımda kurtarışlarıyla kaleci öne çıkıyor da savunmanın ağırlığı dikkat çekmiyorsa, Çağlar Söyüncü'yle başlanan maçlardaki berbat sinyaller hala alınamıyorsa, sahada olması gereken adamlar kulübeye kazık gibi çakılıyorsa, bu maça sadece 3 puan gözüyle bakıldığı ortada. Fenerbahçe, Sivas'ta güzel goller sergisine sadece iki fotoğraf gönderdi ama takım olarak ne enerjikti ne fotojenik! Sahaya yürek konmadıysa, kadro diziliminde seçimler yanlışsa, buna rağmen kaybetmesi gerekenleri bile kazanıldıysa gecenin özeti; Fenerbahçe'nin biraz da talihiyle yolunu bulduğudur! Ama 3 puandan daha anlamlı gerçek; varılan her menzilden sonra gidilecek daha çok yol olduğudur.

Sonuç olarak; Fenerbahçe ve Galatasaray kafiyesi tutmayan bir şiirin alt alta yazılmış iki mısrası gibi. İki takım da rakiplerinden medet umuyor ama kendileri nasıl kazandıklarını pek sorgulamıyor. Bu yolculuğun sonunun nereye varacağını tahmin etmek zor gibi. Çünkü çok kalitesiz bir ligin içinde olduğumuzu inkar edemeyiz!

Galatasaray, Samsun'da futboldan uzak ama kazanmaya odaklı bir takım konumundaydı ve kazandı. Eve ekmek getiren hayırlı evlat Osimhen ikinci yarının başındaki golle yine takımını rahatlattı. Futbol; herkese golcü olarak yer ayırtmıyor ama bu adamın başka sonuca razı olmayan oyuncu duruşu var ve bir pozisyona bile anlam yüklerken takımını da sırtlıyor. Gol vuruşlarına içgüdü de diyebiliriz maharet de. Onda özellik çok, o yüzden bu ülkede başka bir Osimhen yok!

Samsun'daki futbolun Galatasaray adına sorgulandığını söylesek de bazı adamları özellikle işaret etmeliyiz. Yunus Akgün futbolun "rakip takıma laf yetiştirmek" değil de ayaklarını konuşturmak olduğunu fark etmiştir eminim. Sanchez'in de galibiyetin kalbinde özel bir yeri var ama Sallai gibi futbolculardan Türkiye'de çok var. Üstelik yerli ve maliyetsiz!