Yeşil aldatmaca nasıl gizleniyor

Marketler, vitrinler, reklamlar, "Ekolojik", "Çevre dostu", "Sürdürülebilir", "Geri dönüşüm" etiketlerinden geçilmiyor. O etiketleri doğrulamak kolay değil. Büyük çoğunluğu sadece ama sadece üreticinin beyanına dayanıyorGelin, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'ne bu kez farklı bir pencereden bakalım. Sahte çevreciliği konuşalım. "Greenwashing" terimini daha önce duymuş muydunuz Yeşil aldatmaca anlamına geliyor. Türkçeye "Yeşile boyama" diye geçti. Aslında göz boyama!Küresel ikim değişikliğinin başrolündeki bir petrol şirketinin, çatısına birkaç güneş enerjisi paneli koyup, "Ofislerimizi yeşillendirdik" reklamı yaptığını düşünün mesela. Ya da bir mobilya firmasının hatıra ormanı kurduğunu! Denizleri plastiğe boğmakla anılan şirketin, deniz temizliğiyle ilgili etkinlikler düzenlediğini. İşte bu ve bunun gibi birçok faaliyet aslında yeşil aldatmaca. Hele ki o alanda yasal düzenleme de yoksa yeşile boyamanın sınırı yok.Bunun sayısız örneklerini de gördük. Hâlâ görüyoruz. O yüzden marketler, vitrinler, reklamlar, "Ekolojik", "Çevre dostu", "Sürdürülebilir", "Yüzde yüz doğal", "Sıfır atık", "Geri dönüşüm" etiketlerinden geçilmiyor. Tabii o etiketleri doğrulamak kolay değil. Çünkü büyük çoğunluğu sadece ama sadece üreticinin beyanına dayanıyor. Sorgulandığında da yeşil foya meydana çıkıyor. Daha yeni, Avrupa Komisyonu yeşile boyamanın yasaklanması amacıyla Avrupa Birliği tüketici kurallarının yeniden gözden geçirilmesini teklif etti. Mesela İngiltere'de yeşile boyama nedeniyle yasaklanan reklamların sayısı geçen yıl 3 kat artmış. Türkiye'de de böyle birçok reklam var. Moda endüstrisi başta olmak üzere, gıda, kozmetik ve finans sektörü, son dönemde yeşile boyamaya çok sık başvuruyor. Tüketicilerin çevre hassasiyetlerini pazarlama taktiğiyle harmanlayıp satışa dönüştüren, imaj düzelten sayısız girişimle karşı karşıyayız.Nasıl anlayabilirizPeki, yeşil aldatmacayı, tüketici nasıl fark edebilir Bunun en kestirme yolu; etiketleri dikkatlice okumak ve ürün bileşimini araştırmak. Yeşile boyamayı kullanan şirketler, genellikle çevrecilik iddiasını ürünün etiketine belirgin olarak yansıtır. Doğayı çağrıştıran görseller öne çıkar. Ve üründe çevreye zararlı neleri kullanmadıklarını beyan etme eğilimi içinde olurlar. İçerikteki bir veya birkaç doğal bileşeni, büyük puntolarla tüketiciye sunarlar. Böylelikle ürünün, çevre için zararlı diğer bileşenleri gizlenmiş olur. Bir başka yeşil aldatmaca da, üretim süreçlerinden sadece çevreci olanı öne çıkarmaktır. Geri dönüşüm liflerden ürettiği tişörtleri öne çıkaran bir marka, elbette boyama ve ağartmada kullandığı kimyasallardan hiç söz etmez. Diğer yandan "geri dönüşüm" iddiası da gerçekte doğru olmayabilir. Mesela mikroplastik alanında çalışan Doç. Dr. Sedat Gündoğdu'ya göre, tekstil sektöründe geri dönüştürülmüş PET'lerle üretildiği beyan edilen birçok üründe, aslında geri dönüştürülmüş lif kullanılmadığı belirlendi. Biyobozunur diye lanse edilen gıda ambalajlarından poşetlere birçok ürünün de aslında doğada kendiliğinden çözünemeyen malzemeler olduğunu söylüyor Sedat Hoca. Tabii sadece pipeti kaldırıp diğer tek kullanımlık plastikleri kullanmaya devam eden ve bunların üretiminde kullanılan kimyasalların endokrin bozucu olmasını hiç sorun etmeyenleri de unutmamalı!var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-"